MUTE SAVAŞI
İslâm devletinin Medine'de kurulmasından sonra
Müslümanlarla
Rumlar arasında yapılan ilk savaş. Mûte, Şam bölgesine
giren Belka yakınlarında bir yerin adıdır. Hz. Peygamber,
Ashabtan Hâris b. Umeyr (r.a)'ı Busra (Havran) Emiri Şurahbil b. Amr
el-Gassânî'ye İslâm'a davet mektubunu sunmak üzere yollamış,
ama bu sahabi Gassanile tarafından şehid edilmişti. Halbuki;
"elçiye zeval yoktur" anlayışı gereğince düşman
ülkeler bile birbirlerinin elçilerine dokunmazlardı. Hz. Peygamber,
ashabına
çok düşkündü, onlardan birinin başına bir sıkıntı
geldi mi ondan çok rahatsız olurdu. Bu sebeple ashabından birinin
küstahça
öldürülüşüne seyirci kalamazdı.
Hemen 3000 kişilik bir ordu hazırladı. Ordunun kumandanı
Zeyd b: Hârise idi. Şayet bu zât şehid düşerse yerine Cafer b.
Ebi Talib, o da şehid düşerse Abdullah b. Revâha geçecekti. Düşman
önce İslâm'a davet edilecekti, kabul etmez
ve cizyeye de razı olmazsa İslâm elçisini öldüren bu cânilerle
savaşılacaktı. Peygamberimiz (s.a.s) orduyu Seniyyetü'l-Veda'ya
kadar yürüyüp uğurladı.
Halid b. Velid gibi yüksek askerî bir deha ve üstün
strateji bilgisine sahip bir kimse de bu savaşa bir nefer olarak
katılmıştır.
H.8/M.629 yılında İslâm ordusu Medine'den çıkıp Mûte'ye
ulaştığında karşılarında Bizans'ın desteğinde
Hristiyan Araplardan oluşan 100.000 kişilik bir ordu bulmuşlardı.
İslâm ordusunun kumandanları meseleyi tartıştılar;
geri dönmek, Hz. Peygamber'e haberci
yollamak hususlarını görüştüler. Ancak savaş görüşü
ağır basmış ve iki ordu karşılaşmıştı.
Zeyd. b. Hârise (r.a) şehit düşünce, sancağı, Cafer aldı
Ca'fer'in sağ eli kesildi; bu sefer sancağı sol eliyle tuttu. Sol
eli de kesilince sancağı yine bırakmadı;
kesik iki elinin kalan kısımlarıyla sıkıştırarak
göğsü arasında tuttu. Nihayet o da şehid düştü. Bundan
sonra sevgili Peygamberimizin emrine uyularak sancağı, Sahabenin
şâirlerinden Abdullah b. Revâha aldı; o da şiirler söyleyerek harbetti
ve şehâdet şerbetini içti.
İşte bu sırada askerde genel bir çöküntü doğmak üzereydi
ki, askerin hemen hepsinin isteği üzerine Hâlid b. Velid kumandayı
ve sancağı eline aldı. O gün akşama kadar savaş yapıldıktan
sonra Halid, ertesi sabaha kadar sağ kanatta bulunan müslüman askerleri
sol kanada, sol kanattakileri sağ kanada, arkadakileri öne ve öndekileri
arkaya alarak yerlerinde değişiklik yaptı. Böylece düşmana
yeni destek kuvvetleri geliyormuş izlenimini vermek istiyordu. Bir
yandan
da İslâm ordusunu kesin hezimete uğramaktan
ve bütünüyle kılıçtan geçirilmekten korumak için yavaş yavaş
geriye çekiliyordu. Hatta ric'atten evvelki bir hücumunda Hâlid, düşmana
bir hayli kayıp verdirmiş ve bol ganimet de elde etmişti.
İşte bu şekilde İslâm ordusunu Medine'ye
sağ-sağlim geri getirdi. Peygamber Efendimiz bu savaşı
Medine'de, olduğu gibi görmüş ve her safhasını minberden müslümanlara
anlatmıştı. Sıra ile kumandanların şehadetini
anlattıktan sonra sıra Hâlid'e gelince "En sonunda sancağı
Allah'ın kılıçlarından
bir kılıç aldı " buyurmuş ve bundan sonra Halid b.
Velid'e "Seyfullah" lakabı verilmişti. Hâlid b. Velid diyor
ki: "Mûte Savaşında elimde dokuz kılıç parçalandı."
Bu ifadeden Mûte Savaşının ne kadar şiddetli geçtiğini
anlıyoruz.
Bu savaşa katılmış bulunan Abdullah b. Ömer
diyor ki: "Mute günü ben Ca'fer'i şehid edilmiş olarak gördüm.
Onun vücudunda süngü ve kılıç darbesiyle elli yara saydım. Bu
elli yaradan hiç biri arkasında değildi. "Bundan Ca'fer b. Ebu
Talib'in ne kadar korkusuzca ve sanki arkasına hiç
dönmeden düşmanla savaşmış olduğu anlaşılmaktadır.
Ca'fer şehit olduktan sonra "Ca'fer-i Tayyar: Uçan Ca'fer" diye
anılmıştır. Allah yolunda kesilen iki koluna karşılık
Cenab-ı hak ona iki kanat ihsan etmiştir ki, bu; onun mânen yüce
mertebelere eriştirildiğine işarettir
denilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s), bütün ashabını ayırdetmeksizin
çok severdi. Bu üç şehid kumandanı ve Habeşistan
muhacirlerinden amcasının oğlu Ca'fer'i de çok severdi. Bir süre,
şehitlerin ardından ağladı. Bu; sevgi, şefkat, merhametin
eseri olan ağlamaktı, yoksa feryat değildi. Nitekim feryat tarzındaki
ağlama haberleri kendisine ulaşınca böyle ağlamaktan müslümanları
yasakladı. Peygamber Efendimiz şehitlerin ve bu arada amcasının
oğlu Ca'fer'in ailesini de teselli etmişti.