İslami Bilgiler Paylaşım Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İslami Bilgiler Paylaşım Sitesi

http://islami.webyardim.org
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 CİHAD VE GAYELERİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
usok22
kurucu
usok22


Mesaj Sayısı : 8175
Kayıt tarihi : 22/05/10
Yaş : 36
Nerden : Bursa

CİHAD VE GAYELERİ Empty
MesajKonu: CİHAD VE GAYELERİ   CİHAD VE GAYELERİ Icon_minitimeC.tesi Haz. 19, 2010 12:32 pm


CİHAD VE GAYELERİ

Bazı art niyet sahipleri, Rasülullah
(s.a.)'ın İslâm'ı
kabul ettirmek için insanları zorladığını ve İslâm'ı
yaymada kılıca başvurduğunu ileri sürerler. Ancak bu kanaat,
Allahü Teâlâ'nın şu açık sözüne aykırıdır:

"Dinde zorlama yoktur. Doğruluk,
sapıklıktan seçilip
belli olmuştur." Aynı şekilde bu kanaat, İslâm'ın
yayılmaya başlamasından bahseden güvenilir tarihçilerin verdiği
bilgilere de ters düşmektedir. Zira Rasülullah, kendilerine güvendiği
dostlarını davet etmekle işe başlamış, bunun
üzerine Ebubekir Sıddîk, Osman b. Affan, Zübeyr b. Avvâm, Sa'd b. Ebi
Vakkas ve Abdurrahman b. Avf İslâm'ı kabul etmişler, daha
başkaları onları takip etmişti. Rasülullah (s.a.), hac
mevsimlerinde diğer arap kabilelerinden Mekke'ye gelen kabile
heyetleriyle
görüşür, kendisini tanıtarak onları İslâm'a çağırırdı.
Bu heyetlerden olan Evs ve Hazreç'e mensup bir topluluk onun davetine
icabet
ederek İslâm'ı kabul ettiler. Bu Yesribli müslümanlar,
şehirlerine döndüklerinde kavimlerini bu yeni dine çağırdılar.
Rasülullah (s.a.), kılıcı kınından çıkarmaksızın
veya bir düşmanla mukatele etmeksizin Arap yarımadasında
İslâm'ı böylece yaydı. Aynı şekilde Rasülullah,
İslâm'ı Arap yarımadasının dışında
yaymada da barış yolunu takip etmiştir. Bildiğimiz gibi o,
zamanın emir ve hükümdarlarına mektuplar yazarak, onları
İslâm'a davet etmişti.

"İslâm kılıç tehdidiyle kabul
ettirilmiştir
iddiaları, şüphesiz Hulefa-i Raşidin'in fethettikleri bölge
halkına karşı davranışları, onların dinî
hürriyetlerine saygı göstermeleri ve medenî haklarını
korumaları hususunda takip ettikleri uygulama ile de bağdaşmaz.
Hz. Ömer'in Kudüs halkıyla yaptığı sulhün
şartları bu hususu açıkça gösterir.

Bütün bunlardan anlaşılır ki, İslâm,
kalplere giden
yolu tutmuş; onun yüce mesajı, ikna ve delil getirme metodu ile
nefislere kolaylıkla yol bulmuştur. Buna, insanlığın
milâdî yedinci asrın başlarından itibaren yeni bir ıslâh
ediciyi gözlemeye başladığını da ilave edebiliriz.
Öyle ki, fesat, hayatın bütün yönlerini kaplamış; Rum, Fars
ve Arap ülkelerinde insanlar arasında adalet ölçüleri tamamiyle
kaybolmuştu. Bu sebeple insanlar, hakiki eşitlik ve gerçek adalet ile
temayüz eden İslâm'ı kabul etmekte acele
davranmışlardır. "Sen yüzünü, Allah'ı birleyici
olarak doğruca dine çevir. Allah'ın yaratma kanununa uygun olan dine
dön ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın
yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur,
fakat insanların çoğu bilmezler."

Rasülullah (s.a.), Mekke'de 13 yıl
boyunca, insanları deliller
getirerek ve güzel öğütlerle İslâm'a çağırmaya devam
etti. Kureyş müşrikleri ise, ona ve ashabına eza ve cefanın
her türlüsünü tattırdılar. Rasülullah, onların eziyet ve
işkencelerine sabretti. Allahü Teâlâ, indirdiği ayetlerle onun
sabırdan bir zırh giymesini ve sabra devam etmesini teşvik ediyor
ve ona sabır ve tahammül hakkında örnekler veriyordu. Şu ayet
bunlardan biridir: "O halde sen de, Peygamberlerden azim ve irade
sahiplerinin sabrettikleri gibi sabret. Onlar için acele etme. Onlar
tehdit
edildikleri azabı gördükleri gün, sanki gündüzün sadece bir saati
kadar dünyada kalmış gibi olurlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış
topluluktan başkası helâk edilir mi?"

Kureyş müşriklerinin Rasülullah ve
ashabına karşı
eziyetleri iyice şiddetlenince, Allahü Teâlâ ona, müşriklerle
savaşmasını emretti. Bu savaş, "Allah yolunda
savaş" veya "Cihad" tabiriyle ifade edilir ki, sırf
Allah yolunda, sadece Allah rızası için yapılan mukaddes
savaştır. Allahü Teâlâ'nın Rasülü ve mü'minlere kendi
yolunda savaş iznini verdiği âyetlerden bazıları Mekke,
bazıları da Medine devrinde nazil olmuştur.

Müslümanlar için cihada izin
verilmesinin sebeplerinden bazıları
şunlardır:

1- Nefsi müdafaa: Bu hususta Allahü
Teâlâ şöyle buyurur: "Kendileriyle
savaşılan mü'minlere, savaşma izni verildi. Çünkü onlara
zulmedilmiştir ve şüphesiz Allah onlara yardım etmeye kadirdir.
Onlar sırf (Rabbimiz Allah'tır) dedikleri için haksız yere
yurtlarından çıkarıldılar."

Başka ayetlerde de şöyle
bildirilmektedir: "Sizinle savaşanlarla
Allah yolunda savaşın, fakat haksız yere saldırmayın.
Çünkü Allah haksız yere saldıranları sevmez. Onları
nerede yakalarsanız öldürün. Onların sizi çıkardıkları
yerden (yani Mekke'den) siz de onları çıkarın! Fitne çıkarmak,
adam öldürmekten daha kötüdür. Mescidi Haram'da onlarla savaşmayın
ki, onlar da sizinle orada savaşmasınlar. Fakat onlar sizinle
savaşırlarsa hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir.
Eğer onlar savaştan ve küfürden vazgeçerlerse, artık
zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur."

"Size ne oldu ki Allah yolunda ve
(Rabbimiz, bizi şu halkı
zalim olan şehirden çıkar, bize katından bir dost ver, bize
katından bir yardımcı ver!) diyen erkek, kadın ve çocuklar
uğrunda savaşmıyorsunuz."

Bu âyetlerden savaşın, ancak Allah
yolunda nefsi ve buna
bağlı olarak ırz ve malı müdafaa ve savunma için meşru
kılınmış olduğunu anlıyoruz.

2. Davetin emniyet içinde yürütülmesini
temin ve davete engel olanlara
karşı müdafaa ki, İslâm'a girmek isteyenler bu dini kabul
etmeleri sebebiyle belâya düşeceklerinden korkmasınlar. Nitekim
korunmasız zayıf müslümanlardan Ammar b. Yasir, Bilâl-i Habeşi
ve diğerleri daha önce bu belâ ve sıkıntılara düşmüşlerdi.

Mekke müşrikleri, Rasülullah'a karşı
savaşta,
diğer Arap kabileleri ile ittifak kurmaya başlayınca Allahü
Teâlâ, müşriklerin hepsiyle savaş emrini verdi: "... ve müşrikler
sizinle nasıl topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün
savaşın ve bilin ki Allah, günahlardan korunanlarla beraberdir."

Medine Yahudileri, Rasülullah'la
yaptıkları antlaşmayı
bozup onunla savaşta Kureyşle işbirliği edince de şu
ayet nazil oldu: "Bir kavmin antlaşmaya hainlik yapmasından
korkarsan, sen de onların seninle yaptıkları anlaşmayı
aynı şekilde onlara at. Çünkü Allah hainleri sevmez."

Allahü Teâlâ, mü'minlere, dünyada
düşmanlarına
karşı zafer vadetmiş, ahiret için de onları güzel
nimetlerle müjdeliyerek şöyle buyurmuştur: "Dünya hayatını
ahiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda
savaşır da öldürülür veya galip gelirse biz ona yakında büyük
bir mükafat vereceğiz." "O topluluğu takip etmekte
gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlar da
sizin çektiğiniz gibi acı çekmektedirler. Üstelik siz Allah'tan,
onların ummadıkları şeyleri ummaktasınız. Allah
bilendir, hikmet sahibidir." "Ey inananlar! İnkâr edenlerle
toplu halde karşılaşırsanız, onlara
arkalarınızı çevirip kaçmayın. Kim o gün savaşmak için
bir tarafa çekilmek, ya da başka bir birliğe katılmak
dışında, arkasına döner kaçarsa Allah'tan bir gazaba uğrar,
onun yeri cehennemdir. Cehennem varılacak ne kötü bir yerdir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://islami.webyardim.org
 
CİHAD VE GAYELERİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İslami Bilgiler Paylaşım Sitesi :: DİNİ BÖLÜM YAZILARI(RELIGION SECTION ARTICLES ) :: HZ.MUHAMMED MUSTAFA S.A.V(Muhammad Mustafa S.A.V)-
Buraya geçin: