usok22 kurucu
Mesaj Sayısı : 8175 Kayıt tarihi : 22/05/10 Yaş : 36 Nerden : Bursa
| Konu: Hayız Halinde Kadın Paz Tem. 11, 2010 4:43 pm | |
| Hayız Halinde Kadın | | Kadın Hayız halinde tavaf yapabilir mi?
Kadınlar hayız ve nifas halinde tavaf yapamazlar. Tavafın dışında bütün hac farzlarını yerine getirebilirler. Ziyaret tavafını bu haller bitince yaparlar. Eğer bu durumda tavaf ederlerse, kendilerine bir sığır veya deve kesmek vacip olur. Adet halinde olan bir kadın vakfe yapabilir mi? Hayız halinde olan bir Safa ile Merve mescid-i haram'ın içinde olduğu için bu durumda tavaf edemediği gibi say'da yapamaz. Hayzının nedeniyle, farz olan tavafı yapamadan, memleketine dönen kadının haccı tamam olur mu? Bu durumdaki bir kadının haccı tam olmaz. Haccındaki bu noksanlığı gidermek için senenin müsait bir gününde Mekke-i Mükerreme'ye varıp Kabe-i Muzazzama'yı yedi şavt tavaf etmesi gerekir. Bu tavafın zamanını geciktirdiği için bir koyun veya keçi kurban etmesi gerekir. Kaynak: 1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf Pehlivan 2) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre | | Kadının Mahremsiz Haccetmesi Caiz mi? | | Imam-ı Azam'ın içtihadına göre, bir kadına haccın farz olabilmesi için, kendisiyle hacca gitmeyi kabul eden kocasının veya başka bir mahreminin bulunması şarttır. Mahrem ifadesi, nesep, süt veya hısımlık yönünden kendisiyle evlenmek ebediyen haram olan kimseleri içine alır. Oğul, torun, baba, dede, sütoğul, sütkardeş, damat, kayınpeder gibi. Kızkardeşin, hala veya teyzenin kocası olmak geçisci evlenme engeli olduğundan, eniştelerle hac yolculuğu caiz olmaz. Allah Resulü buyuruyor: "Bir erkek, bir kadınla yanlarında bir mahrem olmadıkça yalnız kalmasın. Kadın yanında, mahremi bulunmadıkça yolculuk yapamaz." Bir adam kalktı: "Ey Allah'ın elçisi, karım hac yolculuğuna çıktı. Ben ise falanca savaşa yazıldım." Hazreti Peygamber: "Git ve karınla birlikte haccet" buyurdu. Hanefi mezhebine mensup olan bir kadının mahremi yoksa Hac ona farz değildir. Yerine vekil gönderebilir. Kendisinim mahremsiz gitmesi caiz olmaz. Dinin bu emirlerini dinlemeden hacca giden kadınlar, rizâ-i ilâhiye muvafık düşmeyecek bir suretle, tahrimen mekruh kılınan bir şekilde borçlarını ödemiş olsalare bile büyük bir günah yüklenerek geri dönerler. (2) Ancak şafii mezhebine göre bir kadının sadece farz olan haccı yerine getirebilmesi için iki veya daha çok güvenilir kadınların arasında hacca gitme ruhsatı vardır. eğer kadın farz haccı yapmış a nafile veya bedel hacca gidecekse ona bu ruhsat yoktur. Kaynaklar: 1) Büyük Kadın İlmihali, Rauf Pehlivan 2) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre
| | Kadın, farz olan hac için vekil gönderebilirmi? | | Sihhati yeri oldukça vekil göndermesi caiz olmaz. Ancak zamanımızdaki olağanüstü izdihamdan dolayı, kadınların mahzursuz tavaf yapmaları ve tehlikesiz şeytan taşlama işini yerine getirmeleri imkansız denecek kadar zordur. Böyle olunca vekil gönderebilirler. Kaynak: Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre
| | Nafile Hac mı daha çok sevaptır, yoksa? | | Zaman zaman sorulur: Nafile hac mı daha çok sevaptır, yoksa nafile hac için harcanacak paranın kalacak yeri ve yiyeceği olmayan veya kalabalık nüfusu sebebiyle geçim darlığı çeken ve bunların durumunda olan kimselere vermek mi daha sevap?
Önce bir noktaya dikkatinizi çekmekte yarar vardır. Bir şeyin sevap olabilmesi için o şeyin Allah rızası için yapılmış olması şarttır. Allah rızası için yapılmamış olan bir şey sevap olmaz. Çünkü Peygamberimiz amellerin Allah katında niyete göre değerlendirileceğini bildirmiştir. Bir işi hangi amaçla yapıyorsanız, o iş, ona göre değerlendirilir. Hatta bir kimse gösteriş için ibadet yapsa veya hayır ve hasenatta bulunsa, Allah bu kimsenin ne yaptığı ibadete ve ne de hayrına değer vermez. Zira o bunları Allah rızası için yapmamıştır. Şimdi bu söylediklerimizin ışığı altında az önceki soruya cevap teşkil edeceğini sandığım bir olayı anlatmak istiyorum. Hüccetü'l-İslâm İmam Gazalî'nin meşhur "İhyau Ulûmi'd Din" adlı eserinde naklettiği olay şöyle: ""Adamın biri nafile olarak hacca gitmek üzere hazırlanır. Zamanın alim ve sofilerinden olan Bişr b. Hâris ( 769)'e gelir ve : -Ben hacca gidiyorum, bir emriniz olur mu? diye sorar, Bişr: -Ne kadar paran var? der. Adam: -İki bin dirhem param var, diye cevap verir. Bişr: -Hacca gitmekle zühd mü, yoksa Kâbe'ye olan aşkını mı, yoksa Allah rızasını mı kastediyorsun? diye sorar. Adam: -Allah rızasını kastediyorum, diye cevap verir. Bunun üzerine Bişr: -O halde evinde otururken Allah rızasını kazandıracak bir şeyi tavsiye edersem yapar mısın? diye sorar. Adam: Evet yaparım, deyince, Bişr şöyle der: -Şimdi sen bu iki bin dirhem, borcunu ödeyemeyen bir fakire, yiyeceği olmayan bir yoksula, nüfusu kalabalık geçimi dar olan bir aileye, bir yetim bakıcısına ve bunlar gibi on kişiye ikiyüzer dirhem ve hatta istersen bunların hepsini bu sayılanlardan birine ver. Zira müslümanı sevindirmek, düşkünlere el uzatmak, darda olanların sıkıntılarını gidermek ve zayıflara yardım etmek nafile olarak yapılan yüz hacdan daha sevaptır. Şimdi kalk, dediğim gibi yap. Şayet böyle yapmak istemiyorsan asıl kalbinde olanı bana söyle, dedi. Adam: -Doğrusu kalbimde hacca gitme tarafı ağır basıyor, dedi. Bu cevap üzerine Bişr; gülümseyerek: -Evet, servet şüpheli şeylerden kazanıldığı takdirde nefis kendi arzularının yerine getirilmesini ve iyi ameller yaptığını göstermek ister. Halbuki yüce Allah yalnız muttakilerin amelini kabul eder, dedi. İlk devir tasavvufçularından olan ve uzun yıllar da hadis ilmiyle meşgul bulunmuş bu zatın tavsiyesine ilâve edecek bir şey olmadığını sanıyorum. Kaynaklar:
1) İhyau Ulûmi'd-Dîn, İstanbul, 1321, c. 3, s. 363.
2) Hac, Lütfi ŞENTÜRK, Diyanet Aylık Dergisi 2000 Şubat |
| |
|