Gençler, her dönemde İslamın müttefiki olmuşlardır. İslam dini,
genç müslümanların aktif çalışması ile kalpleri ve coğrafyaları
fethetmiştir. İslamda gençleri kendine çeken bir cazibe vardır. Bu,
İslamın aktif ve enerjik bir din olmasından kaynaklanıyor. İslam,
durağan bir din değildir. İman potansiyel enerjisini içinde taşır. Bu
enerji, kendisine iman edenlerde kinetik enerjiye dönüşür. Müminler bu
enerjiyle yerinde duramazlar. Hayatı iman ve cihad bilir, fetihlerden
fetihlere koşarlar. Aktif bir dinin, aktif temsilcileri olur. Bu yüzden
genç nesil ancak İslam inancı ve İslam ideali ile tatmin olur. Hareketli
bir din olan İslam, hareketli bir yapıya sahip olan gençleri kendine
çeker.
Allah Rasulüne ilk inananlar arasında
gençler çoğunluktaydı. Genç sahabeler, peygamberimizin etrafında pervane
gibi dönüyor, inen ayetleri ezberliyor, Erkamın evinde yapılan
sohbetlere koşuyor, İslamı yaymak için çalmadık kapı, konuşmadık insan
bırakmıyor, "cihad ne zaman" diye Allah Rasulüne soruyorlardı.
Müşriklerin, yaşı ilerlemiş, kalbi katılaşmış azılıları hak dine
direnirken, çocukları iman ediyor, İslam saflarına katılıyorlardı.
Hanzala, babası Ebu Sufyana rağmen müslüman oluyor, Musab, tüm
zenginliğe ve lüks hayatı elinin tersiyle itiyor, ve yetim bir
peygamberin saflarına katılıyor, Erkam henüz on altı yaşında evini
peygamberin sohbetlerine açıyordu. Ali ve abisi Cafer babaları iman
etmemiş olmasına rağmen Allah Rasulünün en gözde kurmayları
oluyordu.Gıfar kabilesinin genç prensi Ebazer, yirmi beş yaşında duyduğu
yeni dine katılmak için soluğu Mekkede alıyor, yine yirmi beş yaşında
olan Ömer İslamın çekim gücüne daha fazla karşı koyamıyor ve Allah
Rasulünün dizleri dibine oturuyordu. Mekkenin en azılı reislerinden Utbe
b.Velidin oğlu, istikbal vadeden genç kumandan, Halit b.Velid,
yüreğinin heyecanına yenik düşüp Medineye koşuyor ve İslama teslim
oluyordu.
Allah Rasulü, gençlere çok önem veriyor,
onlara büyük muamelesi yapıyor ve sorumluluk veriyordu. Caferi,
Habeşistana hicret eden kafilenin başına geçiriyor, henüz onaltı -onyedi
yaşında olan Musabı Medineye muallim olarak gönderiyor, Aliyi henüz toy
bir delikanlı iken Bedirde cengaver olarak çıkarıyor, kılıç
kullanmasını bilen tüm ilk gençlik çağı müslümanların cihada götürüyor,
göz bebeklerini cepheye sürüyordu. Vefatından hemen önce çıkarmış olduğu
seriyyeye torunu yaşındaki Üsameyi komutan olarak tayin etmişti. Allah
Rasulü gençlere iman ve ideal veriyor ve onlardan inancı ve ideali
uğrunda fedakarlık yapmalarını istiyordu. Onlar da kendilerine duyulan
güveni boşa çıkarmıyor, görevlerini hakkıyla yerine getiriyordu.
Muhterem hocamız Necmettin Erbakan,
insanların kalplerindeki iman potansiyelini harekete geçirererek
"İnançlı olmak yetmez. Aynı zamanda bir de ideale sahip olmalısınız.
İdealinizi gerçekleştirmek için de fedakârlık yapmalısınız” diyordu her
zaman. Genç, inanç ve ideal… Enerji dolu bu üç terimi bir araya
getirdiğin zaman bütün olmazlar oluveriyor, bütün güçlükler
kolaylaşıyor, bütün engeller kalkıyordu. Bu üç kelimeyi şahsında
birleştiren genç kelimenin tam manasıyla ideal bir gençtir. Türkiyede,
son yıllarda, inancı, ideali olmayan bir gençlik kitlesi yetişti. Günü
birlik yaşayan eyyamcı, hiçbir derdi tasası olmayan, tek derdi saçını
nasıl tarayacağı, üzerine ne giyeceği, sevgilisini nasıl memnun
edeceğini düşünen, şıpsevdi, çıtkırıldım bir gençlik. Bu gençliğin bir
davası bir ideali yok.
Türkiyede, gençlerin bir ideale sahip
olmamasının nedeni ideolojilerin bitmeye yüz tutmasıdır. Var olanların
çoğu da gençlere ideal verecek fikir zenginliğine sahip değiller.
Gençliğe hem sahip çıkacak hem yetiştirecek hem de ideal verecek tek
inanç İslam inancıdır. Ama gelin görün ki bir takım mistik cemaatler ve
dini önderler öyle bir din anlatıyorlar ki; gençleri değil harekete
geçirmek adeta donduruyor. İslam dini, uzak doğu inançları olan budizm
ve manihaizm gibi sunuluyor. İslam davası ise, dişleri, tırnakları,
yeleleri sökülmüş yaralı bir aslan gibi anlatılıyor. Elbette ki bu
şekilde anlatılan bir inanç ve ideal gençleri harekete geçiremeyecektir.
Bugün İslam tam bir emekli-ihtiyar dini
gibi algılanıyor. Böyle olunca Müslüman gençler de biyolojik yaşı
onsekiz- yirmi olmasına rağmen, ruhsal yaşı atmış- yetmiş olan
ihtiyarlar topluluğuna benziyor. Yerinden kalkamayan, tembel,
sorumluluktan kaçan, bana neci, fedakarlık yapmayan, bir davası olmayan
pasif yığınlar. Oysa İslam idealinde, yetmiş yaşındaki ihtiyarlar bile
onsekiz yaşındaki gencin enerjisine sahiptir. Doksan yaşındaki Eyuyubel
Ensariyi İstanbul surlarının dibine getiren ruh işte bu İslam
idealidir. İslam, gençlik dinidir. En güzel gençlerin hayatında yaşanır.
Peygamberimiz güzel ahlak gencin süsüdür derken İslamın güzelliklerinin
gençlerin şahsında daha fazla anlam kazandığını söylemeye çalışıyordu.
İslam kahramanlık dinidir. Bütün ideolojilerin kahramanları gençler
arasından çıkmıştır. İslamın kahramanları da gençlerdir. İslam cesaret
ve şecaat dinidir. Cesaret ve şecaat ise cesur yürekler ister. Cesur
yürekler de delikanlılarda bulunur.
İslam delikanlı dinidir. Bu alemde
kabadayılık yapacağım diye caka satanlar işin raconunu bilmeyenlerdir.
İslam inancı ve idealinden habersiz delikanlı olmaya kalkanlar, olsa
olsa mafya teşkilatlarına üçüncü sınıf badigart olurlar. Ama asla
haklının hakkını savunan, mazlumun elinden tutan, ulvi gayeler için
kavga eden bir delikanlı olamazlar. Delikanlı adam kanının tüm deliliği
ile İslam idealine hizmet eden adamdır. Bu alemin efendisi İslamın
kölesi olan adamdır. Müslüman genç, bir sürü teneke ve metal parçası
içerisinde elmas tanesi gibi olandır. Elmas tanesi çöplüğe düşse,
değerinden bir şey kaybetmez. Müslüman genç, bozulmuş ve yozlaşmış
toplum içerisinde şahsiyetiyle değerini koruyan adamdır. Müslüman genç
farklıdır. Oturması ve kalkmasıyla, konuşması ve susmasıyla, sevmesi ve
buğzetmesiyle hizmeti ve fedakarlığıyla farkı fark edilen adamdır.
Gökyüzünde hemen fark edilen yıldızlar gibi fark edilir.
Müslüman genç, davası ve iddiası olan
adamdır. İslam idealine insanlara ve dünyaya anlatmaya çalışan bir fikir
işçisidir. Dava adamı olmanın sorumluluğu ve ağırlığı karakterine
yansımıştır. Meselesi olan adamdır. Derdi, tasası vardır. Yetiştireceği
işleri, yerine getireceği sorumluluğu vardır. Bundan dolayı boş işlere
ayıracak zamanı yoktur. Eli işte gözü oynaşta olanlardan değildir.
Müslüman genç, üretkendir. Arı modeli çalışır. Hep üretir. Kendisine bir
iş verdiğinizde gözünüz arkada kalmaz. İçinde bulunduğu topluma artı
değer-katma değer olur. İslam inancını yeni gönüllere taşımak için bir
gönül fatihidir. Bir fetih işçisidir. Bir insan kazanmanın bir alemi
kazanmak kadar değerli olduğunu bilir. Bunun için işten kaçmaz. Yük
alır, yük olmaz.
Müslüman genç, bir sürü at arasında doru
at gibidir. Asaletiyle fark edilir. Sıradan değildir, sıra dışıdır. Özel
değildir, özelliklidir. Okyanusta ilerlerken karşımıza çıkan bir ada
gibi fark edilir. Müslüman genç, bir taraftan ümmetin sorumluluğunu
yerine getirirken diğer taraftan şahsi sorumluluklarını ihmal etmez.
Yeteneklerini geliştirir, bilgisini artırır, kendisini yeniler,
sınavlarını başarıyla verir, basamakları emin adımlarla çıkar.
Müslüman genç, hayatı bir imtihan alanı
olarak görür. Hayat her olaydan ders çıkartılacak bir tecrübe sahasıdır.
Bu sahada hatalar bile genci olgunlaştırır. Yaşı henüz küçük olsa da,
sakalı bitmemiş, bıyığı terlememiş olsa da, saçı sakalı ağarmış
insanlara taş çıkartacak basirete sahip genç yiğitlere selam olsun.
Teemmül oluna, vesselam...