usok22 kurucu
Mesaj Sayısı : 8175 Kayıt tarihi : 22/05/10 Yaş : 36 Nerden : Bursa
| Konu: Mao’cu Parti ve Duane Clarridge Paz Ocak 22, 2012 9:54 am | |
| Mao’cu Parti ve Duane Clarridge Duane Clarridge, istihbarat dünyasında ve CIA’de önemli bir isim. Nepal’den, Hindistan’a, Türkiye, İtalya, Nikaragua, Panama ve Irak’a, uzanan ve bizzat yaşanan muazzam bir espiyonaj birikimi sahibi, üst düzey bir istihbaratçı. CIA Kontr-terör Merkezi’nin kurucusu. “Irangate” olayından sonra emekli olan Duane Clarridge, Türkiye’nin en çalkantılı yılları olan 1968-1973 yılları arasında Türkiye’de görev yaptı.
Araştırmacı gazeteci Murat Yetkin’in Radikal gazetesindeki köşesinde yayınladığı aşağıdaki yazı, mükemmel bir değerlendirme. Birlikte okuyalım: Maocu partinin arkasında CIA mı vardı? Murat Yetkin 17/02/2002 “Çin Komünist Partisi yanlısı siyasi partilerin 1960'larda ortaya çıkmasıyla birlikte, Amerikan gizli servislerinin bu partilere sızıp Moskova'ya karşı kullandığı iddiaları da yayılmaya başlamıştır. Bu iddialar, kendi ülkelerinde o zamana dek var olan sol akımları yeterince 'devrimci' bulmayan Pekin yanlılarınca hep reddedilmiş, 'komplo' olarak nitelenmiştir. Ancak yenilerde yayınlanan bir kitap, bu iddialara bir ölçüde geçerlilik kazandıracak cinsten. 'A Spy For All Seasons - Her Devrin Casusu' adlı kitabın yazarı Duane Clarridge. Yıllarca Amerikan istihbarat örgütü CIA’de çalıştıktan sonra emekli olmuş bir istihbaratçı. Sıradan biri olmadığını az sonra anlayacaksınız, ama ben şimdilik Nikaragua'daki Kontra hareketinin fikir babası ve perde gerisindeki uygulayıcısının o olduğunu söyleyeyim. Clarridge, meslek hayatının nispeten başlarında, 1960-64 yılları arasında Hindistan'da çalışmış. CIA istasyon şefliğini Madras kentinden yürüttüğü döneme ilişkin olarak, anılarında ilginç bir bölüm var. Özetleyerek aktarıyorum: Moskova ve Pekin arasında 1958 yılında, Kruşçev'in Stalin'i reddetmesi, Mao'nun da sahiplenmesi üzerine başlayan gerilim, 1962'de sınır çatışmalarına dönüşmüştür. Bundan Hindistan da payını almakta, Çin sınırı sık sık tecavüze uğramaktadır. Moskova buna karşın kendi yörüngesindeki Hindistan Komünist Partisi (CPI) aracılığıyla, Nehru önderliğindeki Kongre Partisi hükümetini desteklemektedir. Çin'in buna yanıtı, Kalküta ağırlıklı ve Pekin yanlısı Hint Komünist Partisi Marksist/Leninist (CPIM/L) ayrışmasını kışkırtmak olur. CIA sorumlusu Clarridge'nin görevi, bu ayrımı körükleyerek Pekin yanlısı fraksiyonun güçlenmesini, dolayısıyla Moskova'nın etkisinin zayıflamasını sağlamaktır. Clarridge anılarında, işe güney eyaletlerinde basılan, Pekin eğilimli bir dergiden başladığını yazıyor. Çinliyi andıran bir başka ajan aracılığıyla yayıncıyla ilişkiye geçilip, Pekin'in dergi yayınlarını ne kadar takdir ettiği, doğru devrimci çizgiyi onların izlediği filan anlatılıyor. İstihbarat dilinde 'false flag-sahte bayrak' denilen bir teknikle CIA ajanları kendilerini Çin adına çalışıyor gibi tanıtıyorlar. Merkez tarafından kıymeti bilinmekten gururu okşanan yayıncı iki haftada Pekin'den sandığı, ama aslında CIA istasyonu tarafından kaleme alınan güya devrimci bildirileri, başyazı olarak basmaya gönüllü oluyor. Clarridge, anılarında, planının dergiyi ve etrafındaki hareketi 'Sürekli olarak daha sol bir çizgiye çekmek' olduğunu ve bunu başardığını yazıyor. Bütün yaptığı ise Mao'nun ÇKP resmi yayınlarındaki konuşmalarını alıp keskinleştirmek oluyor. Sonunda güneydeki Pekin yanlısı hareket, Moskova yanlısı partinin giderek güç kaybetmesinde bir etken haline geliyor. O derece rahatsızlığa yol açıyor ki, CPI destekli hükümet 1965'te CPIM/L'nin bütün yönetimini tutuklatıp hapse attırıyor. İçişleri Bakanı mecliste bu uygulamanın başlıca gerekçeleri arasında, haftalık derginin (aslında CIA tarafından kaleme alınan) tehlikeli devrimci yayınlarını gösteriyor. Dört yıl merkezde Hint masasını yöneten Clarridge'ye 1968'de, sol hareketin yükseldiği bir başka yerde dış görev talimatı gelir. Anılarında, İstanbul'a geldiği gün onlar Dolmabahçe'deki bir CIA evinde öğle yemeği yerken, dışarıda solcu öğrencilerin 6'ncı Filo'yu protesto edip, denizcileri denize döktüğünü yazıyor. Bu hele ki bir NATO üyesi ülkede, hele ki Boğazlar gibi Moskova için stratejik bir bölgede, kabullenilir bir şey değildir. Clarridge ise sol hareketlerle uğraşmak konusunda kendisini kanıtlamış bir uzmandır. Türkiye'de de Hindistan'daki gibi bir planı uygulayıp uygulamadığını anılarında bulamıyoruz. Ancak Türk solunun giderek keskinleşmeye ne zaman başladığı, Pekin yanlısı hareketlerin ne zaman ortaya çıkıp örgütlendiği, 1965'de Meclis'e Türkiye İşçi Partisi altında 15 milletvekili sokan Türk solunun bir daha belini doğrultamamasına yol açan 12 Mart 1971 darbesi koşullarına nasıl gelindiği kayıtlarda var. Clarridge İstanbul'dan sonra 3 yıl da Ankara'da görev yapıp 1973'te Türkiye'den ayrılıyor”. Savaşman Olayı 25 Aralık 1977 tarihli gazetelerin manşetlerinde “MİT İstihbarat Başkan Yardımcısı casusluk iddiası ile tutuklandı, Sabahattin Savaşman Amerika ve İngiltere Hesabına Casusluk Yapmakla Suçlanıyor” ibareleri yer alıyordu. İstihbarat Başkanlığı teşkilatın ana ünitelerinden biriydi ve Savaşman da bu Başkanlıkta Yardımcılık görevini deruhte eden emekli bir Kurmay Albaydı. Ben o tarihte Ankara'ya, Bölge Daire Başkanlığı Takip Şube Müdürüydüm. 1975’de Ankara’ya, bu göreve tayin edilmiştim. Savaşman'ın batılılarla ilgili çalışmalara özel ilgi göstermesi bu konulardaki evrakları bir müddet elinde alıkoyması dikkat çekmişti. Konu Kontr-espiyonaj D. Başkanı Hiram Abas tarafından Müsteşar Hamza Gürgüç'e intikal ettirilmiş, o da Savaşman'ın 24 saat kontrol altında tutulmasını emretmişti. Savaşman takip ve gözetleme faaliyetinin başlamasından bir süre sonra bir akşamüstü karargahtan elinde büyükçe bir evrak çantası olduğu halde çıktı. Hava erken kararıyordu. Makam arabası doğrudan doğruya Savaşman'ın Çankaya'daki evine geldi. Savaşman apartmana girip otomatiğe bastığında makam arabası da civardan uzaklaşıyordu. Merdiven otomatiği söndüğünde onun eve girdiğini düşündük. Fakat kısa bir süre sonra Savaşman elinde çantası olduğu halde karanlıktan dışarıya süzüldü. Yanında çantası olduğu halde evinin yanındaki merdivenlerden inerek Güvenlik Caddesi’ne çıktı. Çok tedirgin olduğu, sık sık arkasına dönüp kontrol ettiği görüldü. Savaşman arkasını araya araya Güvenlik Caddesinin ortalarında, bahçe içindeki iki katlı villa tipi eve gelip girdi. Hemen civarda tertibatımızı aldık. Eve başka giren çıkan olmadı. Bir, bir buçuk saat kadar sonra Savaşman evden çıktı. Dönerken gelişine göre daha rahat bir hali vardı. Ertesi gün Güvenlik Caddesindeki evde oturan tek kollu, 55-60 yaşlarındaki adamı kontrole almış, hizmetçi dahil evde oturanların kimliklerini ve resimlerini öğlene kadar tespit etmiştik. Ev sahibi İngiliz uyruklu A. Denton Thompson'du. Birleşmiş Milletlerde görevliydi. Asker orijinli olup bir kolunu savaşta kaybetmişti. Savaşman'ın İngilizlerle gizli bir faaliyet içinde olduğuna kanaat getirmiştik. Thompson'un evine gidişinden birkaç gün sonra Savaşman yine çantası ile Karargahtan çıktı ve akşam yürüyerek ve yine etrafını kollayarak Çankaya'dan inip Nenehatun Caddesinin alt başlarındaki bir apartmanın birinci katındaki daireye girdi. Ertesi gün daire sahiplerini tespit edip kontrole aldık. Resimlerini temin ettik. ABD uyruklu astsubay Inarac Onsager Tuslog'da görevliydi ve eşi Lyle ile bu adreste oturuyordu. Evlerin sahipleri daha önce Türkiye'de istihbari faaliyetleri tespit edilmemiş, hiç bilinmeyen kişilerdi. Neticede karargah Savaşman'a suçüstü yapılmasına karar verdi! Savaşman evlerden herhangi birine, yine aynı şekilde gittiği zaman kapıda bekleyecek ve çıkışında suçüstü yapacaktık. Evlerin içine girmemiz uygun görülmemişti. Beklenen gün geldiğinde her türlü hazırlığımız tamamdı. O günlerde karargahta Savaşman'a, bazı batılılarla ilgili ikinci derecede hakiki evraklarla birlikte kasıtlı olarak hazırlanmış sözde çok önemli bir faaliyetle ilgili evrak da arzedilmiş, Savaşman evrakları alıkoymuştu. Her zamanki gibi çantası ile çıkan Savaşman'ın hangi eve gideceğini merak ediyorduk. Bütün personel doğal olarak çok heyecanlıydı. Savaşman'ın bir başka adrese de gidebileceğini düşünüyor ve hata yapmamaya çalışıyorduk. Savaşman Çankaya'dan aşağıya Nenehatun Caddesinin altındaki eve doğru yürüyor, tereddütlü adımlarla kaderine doğru gidiyordu. Adres belli olmuştu. Ankara Başkanı Süleyman Albay heyecanla operasyon ekiplerine katılmıştı. Savaşman Onsager'in evine girdikten bir müddet sonra Süleyman Albay, ben, teknik ekip, birkaç takip personeli apartmanın içine girdik. Süleyman Albay'la Onsager'in kapısına kadar gelip kulağımızı dayayıp içeriyi dinlemeye çalıştık. Diğerleri merdivenlerde bekliyordu. İçeriden gelen konuşmalar anlaşılmıyordu. Her şey bir anda oldu. Kader Müsteşarlığın emirlerini dinlememiş ve Savaşman'ın kurtulmasına imkan vermemişti. Birden kapı açıldı ve Lyle Onsager ile karşı karşıya geldik. Kocası Inarac de arkasındaydı. Ev sahipleri evi terk ediyordu ve Savaşman yanlarında yoktu. Süleyman Albay ayağını araya koyarak kapıyı yüzümüze kapatmak isteyen ev sahiplerine mani oldu; kapıyı iterek önde biz, arkada ses ve film ekibi ve de diğerleri içeriye girdik. Koridorun sağında oturma salonu vardı. Salonda Savaşman ve gözlüklü bir şahıs ayakta duruyorlardı. Bizi gören Savaşman birden paniğe kapılıp sağa sola koşuşmaya başladı. Takipçiler hemen onu yakaladılar. Gözlüklü şahıs kanepenin önünde duran bir takım evrakı telaşla ceketinin iç cebine attı. İkazımız üzerine ceplerini boşaltan ve bilahare CIA mensubu William Philips olduğunu anladığımız şahıs, cep defterini, Savaşman'a imzalattığı para makbuzlarını, hüviyetini çıkardı. Karı-koca ev sahipleri ise diğer bir köşede tedirgin bir şekilde duruyor, meraklı gözlerle olanları izliyorlardı. Takipçiler Savaşman'ı yemek masasının yanına bir sandalyeye oturtmuşlar ve kollarını arkaya kıvırmışlardı. Savaşman'ın canının acıdığını söylemesi üzerine kollarını bırakmalarını söyledim. Kapıdan girişimizden itibaren ses ve görüntü tespitleri devamlı yapılıyordu. Evde kısa bir arama yaptık, zabıt tuttuk. William Philips başını ellerinin arasına almış kara kara düşünürken biz delilleri ve Savaşman'ı alarak daireyi terk ettik. Savaşman'ı kapalı bir minibüse bindirip Ankara Bölge Daire Başkanlığına getirdik. Süleyman Albay'ın makam odasının yanında istirahat için ayrılmış banyolu küçük bir bölüm vardı. Savaşman oraya yerleştirildi ve başına nöbetçi konuldu. Savaşman’a çok iyi davranıldı. Savaşman büyük bir moral çöküntüsü içindeydi. Durmadan sigara içiyor, zaman-zaman ağlıyordu. Pişmanlık duyuyordu. Bu utançla yaşamayacağını ve cezaevinde kahrından öleceğini söylüyordu. Yaşarsa yapacağı en iyi şeyin kitap yazmak olacağını belirtti. Savaşman, ilk önceleri İngilizlerle olan ilişkisini de gizledi. Güvenlik Caddesindeki evi bildiğimizi anladığı zaman o evde SIS'den (İngiliz Gizli Servisi) Robin Seeley ile buluştuğunu, her iki servise de birbirinden habersiz hizmet ettiğini bildirdi. Casusluk suçlarına bakan Genelkurmay Askeri mahkemesi maddi delilleri yeterli görmüş ve Savaşman'ı ağır hapis cezasına mahkum etmişti. Savaşman 1984 yılında hapisten çıktı ve 1994'de öldü. Olaydan sonra MİT Müsteşarı Hamza Gürgüç Paşa ABD ve İngiliz Servis Başkanlarına ağır bir mektup yazıp yolladı. Her iki servisten de gelen cevapta özür dileniyor, bu tip faaliyetlerin bir daha yapılmayacağı belirtiliyordu. Tabiatıyla bu sadece nezaketen verilmiş bir sözdü ve hiç bir zaman tutulmadı. | |
|