İslami Bilgiler Paylaşım Sitesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İslami Bilgiler Paylaşım Sitesi

http://islami.webyardim.org
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Suçüstü

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
usok22
kurucu
usok22


Mesaj Sayısı : 8175
Kayıt tarihi : 22/05/10
Yaş : 36
Nerden : Bursa

Suçüstü Empty
MesajKonu: Suçüstü   Suçüstü Icon_minitimePaz Ocak 22, 2012 10:03 am


Suçüstü Newsdatabase_photoAlaattin Çakıcı imzasıyla basına bir mektup fakslanmış.

Çakıcı bu mektupta "1998’de
Fransa’da Milli İstihbarat Teşkilatı ile ne direkt ne endirekt hiçbir
bağlantım olmadı, hiçbir zaman ve hiçbir dönemde ne bir ilişkim ne de
organik bağım olmamıştır. Kaşif Kozinoğlu’nu hayatımda ne gördüm ne de
kendisiyle telefon görüşmem olmuştur. Yargıdaki davamla ilgili ne Kaşif
Bey’den ne de bağlı olduğu kurumdan hiçbir suretle ne yardım istedim ne
de bana yardım edilmiştir. Hayatımda Sayın MİT Müsteşarı Şenkal
Atasagun’u ne gördüm ne de birlikte oldum. Yargıtay Başkanı Eraslan
Özkaya’yı tanımam, kendisinden herhangi biri aracılığıyla davamla ilgili
yardım istemedim. Buradan, devlet protokolünde 4 numarada yer alan
Sayın Yargıtay Başkanı’na sesleniyorum: Yargı herkese lazım. Lütfen; bu
makama gelmiş bir insan dost ve arkadaşlarını seçmesini bilmeli.
Türkiye’yi yanlış dostluklarla bu bunalıma sürüklemeye hakkınız yoktur"
demiş.

Çakıcı
aklınca MİT yöneticilerini koruyor, Yargıtay Başkanını da yanlış
dostluklar kurmakla suçluyor. Bozacının şahidi şıracı misali, yalanlara
yalan katan akılsızca ve komik, herkesi aptal yerine koyan bir açıklama.


Şimdi eski günlere dönüp, bu ilişkilere bir göz atalım, hatırlayalım:

-Çakıcı-Beşiktaş
ilişkilerini ve gayri resmi bazı temasları şimdilik dikkate almayalım,
resmi belgelere bakalım; Şenkal Atasagun, Alaattin Çakıcı ile ilk resmi
görüşmesini İstanbul'da 13 Temmuz 1987 tarihlinde yapıyor. Bu görüşmeyi
"temas raporu" olarak düzenliyor ve 16 Temmuz 1987 tarihinde bu raporu
resmi bir yazıya ekleyerek Müsteşarlık makamına yolluyor. Yani Şenkal
Atasagun ile Çakıcı'nın tanıştığı resmi belgelerle belirli.

-Çakıcı, 03 Şubat 1998 gecesi saat 22:45'de Erol Evcil ile telefonla konuşuyor
ve bu konuşma MİT ve Polis tarafından kayda alınıyor. Bu görüşmede
Çakıcı Evcil'e "Onların emriyle gittim ben kardeş, direk ikisinin
emriyle, Yavuz’a (Yavuz Ataç) bağlı olarak gittim, bak hayatımı
kaybettim, yani onu anlatıyorum, ha bunlar yok dediler, yok dediyseler,
Londra Konsolosluğunda elimde evraklarım var" diyor. Çakıcı'nın "onların
emriyle gittim" dediği, yani yurt dışına kaçtığı tarihte Şenkal
Atasagun MİT Operasyon Başkan Vekili, Yavuz Ataç da onun emrinde
çalışıyor. Bu telefon görüşmesinin yapıldığı tarihte ise Atasagun
Londra'da MİT Temsilcisi olarak görevli.

-Çakıcı 17 Ağustos 1998
tarihinde Fransa'da yakalandı. Nice Cezaevi'nde yatan Alaattin Çakıcı,
kendisiyle görüşen bir yakınına, 24 Eylül'de yapılacak ilk duruşmada çok
önemli açıklamalar yapacağını, siyasi ilişkileri dahil olmak üzere
önemli bazı olayları açıklayacağını belirtti, ucu Ankara'ya uzanan
mesajlar verdi. Çakıcı, ‘‘Yakın dönemde kendisine destek veren bazı
siyasilerin, daha sonra yüzüstü bıraktığını’’ anlattı. (21 Ağustos 1998 -
Hürriyet)

-24 Ağustos 1998 tarihinde Kanal D'de Uğur Dündar,
Çakıcı'nın 2 yıl önceki bir ses bandını yayınladı. Bu ses bandında
Çakıcı MİT ile olan resmi bağlantısının devam ettiğini belirtiyor ve
kendisinin teşkilatın personeli olduğunu öne sürüyor, kırmızı pasaport
alması olayına açıklık getiriyor, ‘‘Orayla olan organik bağlantım kopmuş
değil. Yani onların ‘ilişkinizi kestik' dediği zaman bildirmeleri
lazım. Çünkü ben orada resmi statü taşıyan biriyim. Yani biliyorsun,
oranın bir direk adamı vardır. Bir de endirekt adamı vardır. Bizimki
teminat altına alınmış. Bize bildirmeleri lazım en azından. Bu, bunun
kanunu. O teşkilatın personeli oluyoruz, dolaylı olarak.’’ diyor. Bu
arada Çakıcı’ya yakın kaynaklar ‘‘Alaattin, MİT'çi Ataç ile çok iyi
dosttur. Yavuz, Çakıcı'nın istediği bilgileri kendisine ulaştırır.
Çakıcı'nın kızkardeşinin Nikah şahitliği aralarındaki dostluğunu
gösteriyor. Çakıcı zaten pasaportunu Çin'e gidip Yavuz'dan bizzat aldı’’
şeklinde beyanda bulunuyorlar (25 Ağustos 1998 - Hürriyet)

-Fransa'da
yakalanan Alaattin Çakıcı Belçika güvenlik görevlilerince de
sorgulanıyor. Çakıcı bu sorguda kendisine sorulan suallere şu cevapları
veriyor: Kaç tane pasaportunuz var? 4-5 tane vardı, şimdi hiç kalmadı. Hepsini attım. Nereden aldığımı hiç sormayın, cevap vermem. Neden? Ben Türkiye için çok önemli bir kişiyim ve Türkiye beni korumak zorunda. Bunun için ne istesem yaparlardı. Kimler? Devlet yetkilileri. Devlet adına mı çalışıyordunuz? Bu konuda cevap veremem. Çok lüks hayat yaşamışsınız. Bu kadar parayı nereden buluyordunuz? Kazanıyorum. (30 Ağustos 1998 - Hürriyet)

-30
Ağustos 1998 tarihinde Başbakan Yılmaz, Belçika polisine ‘‘Ben Türkiye
için çok önemli bir kişiyim, Türkiye beni korumak zorunda’’ diye ifade
veren Alaattin Çakıcı için "Çakıcı'nın devlet için yaptığı hiçbir iş
yoktur. Devlet Çakıcı'yı değil, Çakıcı devleti kullanmış’’ dedi. Mesut
Yılmaz, "Çakıcı'yı kullanmak isteyen kişiler kim? Yavuz Ataç mı?"
sorusuna "O da var, onun üzerindekiler de var." diyor ve bir
gazetecinin, ‘‘Onun üzerindekiler belli, Mehmet Eymür, Şenkal Atasagun
ve Sönmez Köksal.’’ şeklindeki hatırlatması karşısında susmayı tercih
ediyor. (31 Ağustos 1998 - Hürriyet)

-03 Ekim 1998 tarihinde
Güneri Civaoğlu "Paris" başlıklı köşe yazısında şunu yazıyor: "Şu
satırları, Fransa'dan dönüşte ayağımın tozuyla yazıyorum. Orada, Çakıcı
konusunda bazı duyumlar aldım. Yansıtayım... Çakıcı, Fransız avukatı ile
her gün görüşüyormuş. Sabah 10:00'da başlayan bu seanslar, - genellikle
- akşamüstü 17:00'ye kadar sürüyormuş. Çoğu kez, Çakıcı, bir köşeye
çekiliyor, saatlerce avukatının getirdiği Türkçe gazeteleri okuyormuş.
Gazetelerde - TV'lerde yayınlanan kasetler, onun onayıyla verilmiş. Her
kasetin 5 kopyası, Çakıcı'nın çeşitli ülkelerdeki arkadaşları tarafından
saklanıyormuş. Çakıcı'nın işaretiyle ya da Çakıcı'nın başına bir şey
gelirse, arkadaşlarının inisiyatifi ile medyaya verileceklermiş.
Şimdiden, medyaya sızdırılan kasetler, belirli adreslere mesaj
olabilirmiş; Yılmaz hükümetine, "üstüme gelmeyin" mesajı... MİT ve
güvenlik birimlerine ise, "Ben, sizi hedef almıyorum. 'Bakın, devlete
çalışmadım' diyerek bunu kanıtladım. Siz de, beni hedef almayın" zarfını
atıyormuş. (Zarf atmak, onların deyimi G. C.)"

Herhalde mesajlar
yerini buluyor, bir uzlaşma oluyor ki Çakıcı bir daha "devletle,
MİT'le" bağlantısı olduğunu ağzına almıyor. Bu konuda Yavuz Ataç'ın
önemli bir aracılık rolü oynadığı muhakkak.

Bir kaide vardır
ve istihbaratçılar da bunu bilirler. Saklanması istenilen bir konuda ana
hatlarıyla doğrunun söylenmesi, bazı detayların saklanması iyi bir
yöntemdir. İnkar etmek, yalanlara başvurmak, iftira atarak o konuyu
başkasının üstüne yüklemek akılsızca ve ömrü uzun olmayan bir yöntemdir
ve bir gün doğrular muhakkak ortaya çıkar. Nitekim ikinci yola başvuran
ve Çakıcı ile ilişkilerini gizleyerek suçu başkalarının üzerine atmaya
çalışan Atasagun için 12 Ağustos 2000 tarihinde Şenkal Atasagun - İlaveler, Düzeltmeler başlıklı yazıda şöyle denilmiştir:

"Çakıcı'nın
MİT'te ilk ve son teması Şenkal Atasagun'dur. Çakıcıyı en son Operasyon
Başkanı olduğu devrede önemli bir faaliyet için kullanmıştır. Bu amaçla
Yavuz Ataç ve Yavuz'un ilişkili olduğu Neyzi Genel isimli dansöz kadını
ve İstanbul ve Ankara'dan bir takım memurları Avrupa'ya yollamıştır. Bu
ekip Avrupa'da firari Alaattin Çakıcı ve onun adamlarıyla buluşmuş ve
planlama birlikte yapılmıştır. Operasyon başarılı olmamış ve ekip bir
netice almadan geri dönmüştür. Çakıcı'ya 'kırmızı pasaport'un bu çalışma
sırasında verildiği söylenmektedir. Dikkat edilirse Yavuz Ataç'ın
verdiğini, Başbakan Ecevit'in resmen açıkladığı "kırmızı pasaport"
meselesi, birden bire kesilmiş, bir daha konu edilmemiştir. Operasyonda
yer alan Neyzi Genel, aynı zamanda Susurluk davasının önemli ismi
Abdullah Çatlı ile de ilişkisi olan bir kimsedir. Şenkal Atasagun ne
kadar saklamaya çalışırsa çalışsın, Çakıcı ile olan ilişkileri bir gün
bütün teferruatı ile ortaya çıkacaktır."

O gün geldi. Atasagun'un
bütün kapatma gayretine, hatta Çakıcı'nın adamları ile para konuları
konuşan Kaşif Kozinoğlu'na sahip çıkıp, onun ifadesini alan savcılara
resmi yazı yollayıp "Kozinoğlu'nun temasları bilgim dahilindedir"
demesine rağmen Çakıcı-Atasagun ilişkileri pis kokular saçarak ve her
geçen gün biraz daha büyüyerek ortalığa dökülüyor.

Atasagun'un
memuruna sahip çıkması, Kaşif Kozinoğlu'nun bazı girişimleri Atasagun'un
bilgisi dışında yapmış olması, Çakıcı'nın devlet için bir şeyler yapmış
olabileceği gibi faraziyelerin hepsi boş ve yanlış yaklaşımlar.
Atasagun, kendine zarar verecek bir personelin işini bir saniyede
bitirir. Kozinoğlu'na bu kadar sahip çıktığına göre bu buzdağının
görünmeyen kısmı çok derin olmalı.

Dikkat çeken bir husus
Atasagun'un açıklamaları ve konuşma tarzı. Suçluluk psikolojisi içinde
ve, kontrolünü kaybetmiş bir vaziyette, hakaret ve tehdit içeren,
birilerine mesajlar gönderen bir üslup:

-Arkadaşımız Kaşif Kozinoğlu, görüşme talebinin Yargıtay Başkanı Özkaya'dan geldiğini söyledi.

-Yargıtay
Başkanı doğru söylemiyor. Kozinoğlu bana gelip, Yargıtay Başkanı’nın
kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Ben de gidip görüşmesini
söyledim.

-Ayrıca Yargıtay Başkanı, arkadaşımızın 4 arabayla
geldiğini söylüyor. MİT’ten hiç kimse bir yere 4 arabayla gitmez.
Bunları nereden, penceresinden mi görmüş?

-Yargıtay ile belki 50 kere görüştük.

-Size
şunu kesinlikle söyleyebilirim. 1989’dan beri MİT’in Çakıcı ile hiçbir
ilişkisi yoktur. 1998’de göreve geldiğim günden bugüne tüm sorumluluğu
ben taşıyorum. En küçük bir ilişki olduğu ispatlanırsa gereğini yaparım,
bu işi bırakır giderim.

-Son olayda, Alaaddin Çakıcı’yı yakalatan biziz. Eğer aksini iddia eden varsa, çıksın söylesin.

-Çakıcı
ile ilişki 15 yıl önce bitti. İşe kurumun adını karıştıran MİT'tense
işini bitiririm. Değilse, adalet hemen harekete geçmeli.

-Ben her zaman önce kendi personelime güvenirim, aksi ispatlanana kadar.

-Yargıtay
Başkanı’nın kendisiyle görüşmek istediğini söylüyor. Ben de ‘Git görüş’
diyorum. Tabii ki benim onayımla gitti. Benim kimsenin kimseyle
tanışmak istemesine hayır diyecek halim yok. Tanışmak istiyorsa gider
tanışır.

-(Kozinoğlu, Yargıtay Başkanı ile temaslarından sonra
teşkilata bu konuda rapor verdi mi şeklindeki soru üzerine) Siz şimdi
savcı durumuna düştünüz...

-Ama biz kolay kolay yıpranmayız,
merak etmeyin. Hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yok. Bu konuda kolay
kolay da pes etmeyiz. Onu da açık söyleyeyim. O konuda birilerinin bir
arzusu varsa, yani birileri ‘bu adamı kızdırırız, küstürürüz, çeker
gider’ diyorlarsa, gitmez. Gideceğim varsa da daha çok kalırım.

-(Başbakan’la ne zaman görüşeceği yolundaki soru üzerine) Bilemiyorum. Ben tatilimi bitirip ondan sonra döneceğim.

-(Ne zaman Ankara’ya dönüyorsunuz sorusu üzerine) Ne zaman tatilim biterse.

-(Kaşif
Kozinoğlu, İstanbul’da savcılığa neden davet edildi sorusu üzerine) İki
olayı birbirinden ayırmak lazım. İstanbul’daki olay şu: Devletin
birimlerinden birine imzasız bir ihbar mektubu geliyor. Bu mektupta
önemli bir şahsiyetin ve valinin Nuriş’in adamları tarafından
öldürüleceği ifade ediliyor. Bizden bu olayı araştırmamız istendi.
Araştırdık ve mektubu Alaattin Çakıcı’nın yazdığını ortaya çıkardık.
Arkadaşımızın verdiği ifade işte bu olayın araştırılmasıyla ilgili.

-(Öldürülecek
önemli kişi kimmiş sorusu üzerine) Şimdi ben size bunu söylemeyeyim.
Biz bu durumu o makama bildirdik. Gerekirse kendisi açıklar.

Atasagun'un,
olayı detaylı bir şekilde araştırmadan doğrudan Yargıtay Başkanını
suçlaması ve onu yalancılıkla itham etmesi çirkin bir taktik davranış.

Kozinoğlu
özel hayatında tanıştığı, görüştüğü herkes için Atasagun'dan onay mı
alıyor ki Yargıtay Başkanı ile tanışmak için onay istesin?

Atasagun'un
"Benim kimsenin kimseyle tanışmak istemesine hayır diyecek halim yok.
Tanışmak istiyorsa gider tanışır." ifadesi ile "Tabii ki benim onayımla
gitti." ifadesi arasında bir çelişki yok mu? Onay alınması ancak belli
bir resmi konuda olabilir ve böyle bir görüşmenin neticesinde de görüşen
kişi "Temas raporu" hazırlayarak üstlerine sunar.

Yargıtay
Başkanı'nın Kaşif Kozinoğlu'nun korumalar ile geldiğini öğrenmesi için
illaki camdan mı bakması lazım. Bu hususu giriş kapısındaki görevliler
veya Başkan'ın korumaları bildiremezler mi?

"MİT’in Çakıcı ile
hiçbir ilişkisi yoktur. En küçük bir ilişki olduğu ispatlanırsa gereğini
yaparım, bu işi bırakır giderim. Çakıcı ile ilişki 15 yıl önce bitti.
İşe kurumun adını karıştıran MİT'tense işini bitiririm." diyen Atasagun,
gazetelerde son günlerde çıkan, Kozinoğlu'nun Çakıcı'nın kurtarılması
ile ilgili şu bilgiler karşısında ne yapacak?

-Kozinoğlu
savcılara, Çakıcı ile bir siyasiye yapılacak suikastı engellemek için
görüştüğünü ileri sürdü. MİT, savcılığa gönderdiği bir yazı ile
Kozinoğlu’nun faaliyetlerinin bilgileri dahilinde olduğunu bildirdi.
Oysa Kozinoğlu dosyada delil olarak bulunan ve son derece samimi
ifadelerle dolu bir görüşme kaydında, Çakıcı’dan iki kişi arasındaki
parasal anlaşmazlıkta taraf olmasını istiyordu. Kozinoğlu Çakıcı’ya
iletilmek üzere, onun adamına şöyle diyordu: ‘Söyle ona, adamı arasın,
senin üzerine karabulut gibi çökerim desin.’

-Telefon kayıtlarına
göre, Çakıcı'yla doğrudan konuşmamasına rağmen, Çakıcı'nın adamlarına
telefonda "Yargıtay'daki dosyaları halletme" sözü veren emekli binbaşı
Kozinoğlu, diğer yandan da Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile
görüşüyor.

-Kozinoğlu, telefonla Alaattin Çakıcı'ya yakınlığı ile
bilinen emekli bir yüzbaşı, Çakıcı'nın koruması olan emekli bir polis
ve Yargıtay Başkanı'nın yazlık evini onaran müteahhit Hakkı Süha Şen ile
sık sık görüyor, bu görüşmelerin her biri Emniyet'te kaydediliyor.
Konuşmalarında MİT'te amiri olduğu anlaşılan bir kişiden de "1 numara",
"baba" ve "tepedeki abi" diye söz eden Kozinoğlu, '1 numara'ya düzenli
bilgi verdiğini ifade ediyor. Kayıtlara göre, '1 numara'nın "En kötü
ihtimal, 8 ay oyalar. Diğerlerini zaman aşımına sokarız" dediğini de
Çakıcı'nın adamlarına anlatıyor. Çakıcı'nın adamlarının zaman zaman
"Komutan" diye hitap ettiği Kozinoğlu her konuşmada, "Çakıcı'nın
dosyasının mutlaka bir şekilde halledileceğini" vurguluyor. "Ben,
dışarıda rejim değiştirmiş adamım, Yargıtay'daki bir dosya ne ki! Bunlar
devlet menfaatleri için gereken şeyler. Biz söylüyorsak düşünmek onlara
kalmaz, gereği yapılır" diyor, "görevinin önemi gereği, tüm devlet
görevlilerinin kendisine yardımcı olma zorunluluğu bulunduğunu"
vurguluyor, "Bu dosya bir şekilde halledilip, Karagümrük Olayı'nın tek
kalem üzerinden hesaplanması sağlanacak" diyor.

-Telefon
kayıtlarına göre Çakıcı'nın adamları, görüşmelerde kendine güvenen ve
sürekli istihbarat teşkilatının yöntemleri hakkında bilgi veren
Kozinoğlu'nu uyarmak zorunda kalıyor. Bir defasında kendisine "Ya abi,
bu konuları istersen diğer kanallardan görüşelim. Çok açık konuşuyorsun.
Takılmayalım" diye uyaran Çakıcı'nın adamını paylayan Kozinoğlu,
"Kardeşim biz devletiz! Ne korkuyorsunuz? O işin de kolayı var. Özel
cihazlar var. İstiyorsanız ben size onlardan temin ederim. Kriptolu,
taktığınız telefonu kimse dinleyemez" diyor.

-Konuşmalarda
Kozinoğlu, müteahhit Şen'le yaptığı görüşmede Çakıcı'nın dosyasındaki
gelişmeleri görüşürken, MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun'un bilgisi
dahilinde hareket ettiğini ima ederek, "1 numaranın da haberi var,
desteği var" diyor. Kozinoğlu (Şen'e): Biz hallederiz, merak etmeyin.
Biz söyleyince akan sular durur. 1 numaranın da haberi var.

-Çakıcı'nın
adamı MİT'çi Kozinoğlu'nu tehdit etti. Karagümrük Lokali'ne düzenlenen
saldırı için verilen hapis cezasının Çakıcı aleyhine bozulmasının
ardından yapılan görüşmede telefonun bir ucunda MİT Dış Operasyonlar
Daire Başkan Yardımcısı Kozinoğlu, ötekinde Çakıcı'nın emekli polis olan
bir adamı var. İşte o diyaloglar: Çeteci: Ağabeyim, bu gelişmeye çok
kızdı. Hani her şey tamamdı, aynen onanacaktı... MİT'çi: Şu anda müsait
değilim. MİT'çi (Bir başka görüşme): Daha ne istiyorsunuz kardeşim.
Onun gibi bir adam için çıkacak en güzel karar çıktı. Olumsuz
bakmayın... MİT'çi (Devam ediyor): Biz ve dostlarımızın girişimi
olmasaydı onun gibi bir adam için bu bile çıkmazdı. Çeteci: Ağabey bize
kolpa yaptığını düşünüyor. 'Hiçbir şey yapmadı bari kararı oyalasın da
avukatlar için zaman kazanalım' diyor.

Atasagun'u kimler niçin
yıpratmak istiyor? Kimler ‘bu adamı kızdırırız, küstürürüz, çeker gider’
diye düşünüyor? Bir devlet memuru olan Atasagun'un görevinde kalıp
kalmaması kendi arzusuna mı bağlı? Atasagun bu sözlerle kime, nasıl bir
mesaj gönderiyor. Bir zamanlar Amerika'da çok şey bildiği için
Başkanların görevden alamadığı ve 48 yıl Federal Araştırma Bürosu'nun
(FBI) başında kalan J. Edgar Hoover'i kendisine örnek mi alıyor?

Son bir husus;

Atasagun, eski bir MİT görevlisinin yazıldığı ve bir İnternet sitesinde yayınlanan, bizim de MİT'de Temizlik isimli yazıda yorumladığımız bir mektuptan dolayı bize dava açtırmıştı.

Mektubun
14.cü maddesinde "Oyakbank eski genel müdürü olan Coşkun Ulusoy ve bir
siyasi partinin halen başkanı olan birisi ile üvey akrabalıkları olduğu
bilinen, İstanbul’un yeraltı kesimiyle karanlık irtibatları olan bir
başkanımız Sayın Atasagun ile beraber hareket ederek, illegal
operasyonlar planlayıp icra etmişlerdir." deniliyordu.

Ben bu
maddeyi yorumlarken, "14.ncü maddede bahsi geçen Oyakbank eski genel
müdürü olan Coşkun Ulusoy ve bir siyasi partinin halen başkanı olan
birisi ile üvey akrabalıkları olduğu bilinen, İstanbul’un yeraltı
kesimiyle karanlık irtibatları olan MİT başkanının kim olduğunu tahmin
edebiliyorum. Ancak yanlış yapmamak için isim vermeyeceğim" demiştim.

Artık
bu ismi açıklayabilirim. Oyakbank genel müdürü Sayın Coşkun Ulusoy'un
üvey kardeşi ve DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar'ın akrabası olduğunu her
yerde ifade eden bu MİT Başkanı Kaşif Kozinoğlu'dur.

Bu beyanın
doğruluğu şüphelidir. Özellikle Trabzonlu olan Kozinoğlu ile Elazığ'lı
Mehmet Ağar'ın nasıl bir akrabalık bağının bulunduğu meçhul.

Ancak,
son günlerde medyaya da yansıdığı ve yukarıda belirttiğimiz gibi, Kaşif
Kozinoğlu'nun "İstanbul’un yeraltı kesimiyle karanlık irtibatları
olduğu" artık açıkça ortada.
Suçüstü Space

Yani bu konu kapansa da bizim davamız devam edecek...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://islami.webyardim.org
 
Suçüstü
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
İslami Bilgiler Paylaşım Sitesi :: İSTİHBARAT(WORDPRESS) :: BİLGİLER-
Buraya geçin: