usok22 kurucu
Mesaj Sayısı : 8175 Kayıt tarihi : 22/05/10 Yaş : 36 Nerden : Bursa
| Konu: Ağar Roman 05 - Erkan-Ağar Koalisyonu Paz Ocak 22, 2012 10:08 am | |
|
| Şükrü Balcı, genç Şube Müdür Muavini Mehmet Ağar’daki üstün meziyetleri farketmişti. Veliahdını yetiştirmek için önce onu Nisan 1981’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü Personel Şube Müdürlüğü’ne getirdi. Personel Şube Müdürlüğü, Ağar’ın 1.5 yılda Şube Müdür Muavinliğinden Şube Müdürlüğüne hızla yükselmesi için bir basamaktı. Nitekim burada 1 ay kaldıktan sonra, İstanbul Asayiş Şube Müdürü, yani eski ismi ile 2.nci Şube Müdürü oldu. Terörle Mücadele Şubesi’nin, akçeli işlere pek açık bir şube olmamasına karşılık Asayiş Şubesi fırsatçı polisler için iyi bir kaynaktı.
Mehmet Ağar'ın İkinci Şube Müdürlüğü’ndeki ilk günlerine şahit olan ve "Bir ara Mehmet ağabey bizim yanımıza geldi, Ateşli girdi bunun koluna öbür tarafa gittiler. öbür tarafta bir kıyamet ‘Hırsızlar, hırsızlar...ben hırsızlarla çalışmam’. O zaman da Şube Müdür Muavini Ahmet Şahinalp’di. Biz de bu feryat nedir diye oraya doğru geldik. Bir de baktık Mehmet Ağabey’in bir koluna Ahmet Ateşli, bir koluna Ahmet Şahinalp girmiş. Ahmet Şahinalp ağzını kapatmaya çalışıyor, halen Mehmet ağabey, 'ben sizlerle çalışamam' diye bağırıyor. Tabii bizim yetkimizin dışında olduğundan aradan yarım saat geçti, geçmedi biz ayrıldık. Suçludan bazı bilgiler aldık, dışarıya baskıya gitmemiz gerekiyordu. Bende gitmemiz için Ateşli’nin odasına girdim, bir girdim ki bir şişe viski açılmış, Ahmet Ateşli, Ahmet Şahinalp, Mehmet Ağar viski içiyorlardı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Aslında Mehmet Ağar çok dürüst, çok iyi adamdı. İşte ilk aşıyı vuran o akşam oldu. İlk iğne o akşam yapıldı" diyen Mümün Mandil'in anlatımını ayrıca okuyabilirsiniz.
Aşıyı yiyen Ağar, çok kısa sürede sisteme alıştı. O günden sonra bir daha da “Ben hırsızlarla çalışmam” lafını ağzına almadı.
Ağar'ın Şube Müdürlüğüne terfi ettiği tarihlerde Ankara'da MHP davasına başlanmıştı. 29 Nisan 1981'de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesinde görülen 587 sanıklı MHP davasında savcı 1971-1980 tarihleri arasında 694 kişinin sağ görüşlü kişilerce öldürüldüğünü açıklayarak, Türkeş ve 498 sanık hakkında idam cezası istiyordu.
Mehmet Ağar'ın Asayiş Şube Müdürlüğündeki ilk günlerinde Abdi ipekçi cinayetinin firari sanığı Mehmet Ali Ağca Vatikan'da Papa II. Jan Paul'ü vurdu.13 Mayıs 1981'deki bu olayda Papa saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. Ağca'nın kaldığı otelde yapılan aramada ele geçen bir mektupta Ağca ABD ve Sovyet Emperyalizmine dünyanın dikkatini çekmek için bu eyleme giriştiği yazıyordu.
Asayiş Şube Müdürü Mehmet Ağar'ın adı bir müddet sonra ünlü bir filmcinin de isminin geçtiği bir rüşvet olayına karıştı. Ağar’ın yakalanması (infazı) gereken suçluyu rüşvet karşılığı görmemezlikten geldiği iddia ediliyordu. Konu İstanbul MİT Başkanı Nuri Gündeş’in imzalı resmi yazısı ile Ankara'daki MİT karargahına bildirildi, MİT de rutin bir işlem olarak bu hususu yazı ile İçişleri Bakanlığına iletti. Bunun üzerine İçişleri Müfettişleri soruşturma başlattılar.
Ağar, soruşturmanın MİT'in yazısı üzerine açıldığını öğrenmişti. Telaşla MİT’te çalışan Siyasal Bilgilerden ve Ankara Bahçelievler’den tanıdığı yakın bir arkadaşını aradı ve durumu iletti. Arkadaşı durumu ilgili MİT yöneticisine bildirerek Ağar’ın onunla temas etmesini sağladı.
Telefonda ilgili MİT yönetici ile konuşan Ağar, yazının kaynağının İstanbul olduğunu bilmediğinden, “İstanbul MİT teşkilatı ile çok yakın çalıştığını, onların her türlü legal-illegal işlerine yardımcı olduğunu, kendisinin İstanbul Teşkilatından araştırıla bilineceğini” söyleyerek, ağlamaklı bir sesle “haksız yere suçlandığını, Müfettişlerin aleyhinde bir rapor vermeleri halinde meslek hayatının biteceğini” belirtti.
İlgili yönetici araştırma neticesinde Ağar’la ilgili istihbari raporun İstanbul MİT Başkanı Nuri Gündeş imzası ile geldiğini saptadı. Yazı, isimler, tarihler, yerler belirterek kesin ifadelerle Mehmet Ağar’ı suçluyordu, bir süre sonra İstanbul’a gittiğinde Nuri Gündeş’e yazıdan ve Mehmet Ağar’ın anlattıklarından bahsetti.
Gündeş, önce şiddetle reddederek kendisinin böyle bir yazı göndermediğini belirtti. Mehmet Ağar'ı ne kadar sevdiğini ve onun yardımlarını, hizmetlerini anlattı. Yönetici tarih ve numarasını verince mecburen kayıtlardan yazının İstanbul’daki nüshasını buldurdu ve okumadan imzalamış olabileceğini kabul etti.
Gündeş, adının ortaya çıkmasından ve konunun İçişleri Bakanlığına intikal ettirilmesinden, çok huzursuz olmuştu. Belli ki bilginin kendi imzası ile gittiğinin Ağar tarafından bilinmesinden çekiniyordu. Herhalde Ağar’ın da onun hakkında bildikleri vardı. Hemen Mehmet Ağar’ı arayarak konuştu, “konudan yeni haberdar olduğunu, kendisinin ve teşkilatının onu çok sevdiğini, hizmetlerinin unutulmadığını, yanlışlığın düzeltileceğini” belirtti. Neticede Nuri Gündeş soruşturmayı yürüten müfettişlerle konuşarak, kendi imzası ile gönderdiği yazıdaki Ağar ile ilgili hususların yanlış olduğunu öne sürerek olayı kapattırdı. Ağar, meslek hayatının ilk yıllarındaki bu yolsuzluk soruşturmasını çok kolay bir şekilde atlattı. Bu olay Ağar’a “Bilginin güç olduğunu, kişilerle ilgili bilgi sahibi olmanın” zamanı gelince kendini koruma açısından ne kadar önem arzettiğini öğretmişti. Ağar ilerideki yıllarda bu yöntemi hep kullandı, bu yöntemle aşılması zor birçok badireyi kolaylıkla atlattı.
Ağar’ın İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü yaptığı 1981-1984 yılları arasında Türkiye’de ve dünyada ne gibi gelişmeler olduğuna bir bakalım:
16 Ekim 1981’de Milli Güvenlik Konseyi, bütün siyasi partileri feshetti. 4 Şubat 1982’de 41 banker hakkında tasfiye kararı alındı. 4 Mart 1982'de Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi Abdullah Çatlı hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. 17 Mart 1982’de rüşvet almak suçundan Gümrük eski Bakanı Tuncay Mataracı 36 yıl hapse mahkum oldu. 25 Mart 1982: Oral Çelik hakkında Abdi İpekçi cinayetinde görev aldığı iddiası ile tutklama kararı çıkartıldı. 20 Haziran 1982’de Banker Kastelli İsviçre'ye kaçtı ve banker piyasasında panik yaşandı. 8 Temmuz 1982'de Abdullah Çatlı, Türk İnterpol'ünün isteğiyle Kırmızı Bülten ile aranmaya başlandı. 8 Ağustos 1982'de ASALA Militanları Esenboğa Havaalanına bir saldırı düzenlediler. 16 kişiyi rehin alan militanlar polis ile çatıştı. 9 kişi öldü, 72 kişi yaralandı. Operasyon sonucu yaralı olarak yakalanan Leo Ekmekçiyan tutuklandı. 28 Ağustos 1982'de ASALA, Ottowa Askeri Ateşemiz Albay Atilla Altıkat'ı öldürdü. Altıkat Ermeni terör örgütlerince öldürülen ilk subaydı. 1 Ekim’de Banker Kastelli, Tunus tarafından iade edildi ve daha sonra 15 ay hapse mahkum edildi. 7 Kasım 1982’de yapılan halkoylaması sonucunda 1982 Anayasa'sı yüzde 91.5 olumlu oy alarak onaylandı, aynı oylamayla Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı da kabul edildi. 1 Haziran 1983’de Büyük Türkiye Partisi kapatıldı, Demirel'in de aralarında bulunduğu partililer Zincirbozan'da gözetim altına alındı. 15 Haziran 1983 tarihinde Türk kökenli mafyanın kaçakçılıkla uğraşan gayrimüslümlere karşı tutumu yüzünden Behçet Cantürk'ün organizesi doğrultusunda ASALA militanı Mıgırdıç Madaryan Kapalıçarşı'da silahlı bir eylem düzenledi, 2 kişi öldü, 21 kişi yaralandı. 6 Kasım 1983'de üç partinin katılabildiği genel seçimlerde %45.1’le Anavatan Partisi tek başına iktidar, Genel Başkanı Turgut Özal ise Başbakan oldu. 24 Aralık 1983'de Özal tarafından kurulan ANAP Hükümeti güvenoyu aldı. 9 Şubat 1984: MİT ve Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık İstihbarat ve Harekat Daire Başkanlığı Dündar Kılıç, Behçet Cantürk'ü gözaltına alarak Babalar Operasyonunu başlattı. 1 Mart: 13 ilden sıkıyönetim uygulaması kaldırıldı. OHAL uygulaması uygulandı. 5 Nisan 1984 günü Paris'te yakalanan Fahrettin Aslan yurda getirildi. 28 Haziran 1984’de Fahrettin Aslan ve Hüseyin Cevahiroğlu "rüşvet" suçuyla tutuklandı. 15 Ağustos 1984'de terörist örgüt PKK, Türkiye’deki eylemlerini başlatırken, Eruh ve Şemdinli’ye saldırdı, bir er şehit oldu.
Şükrü Balcı’dan sonra Mayıs 1983'te İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilen Mustafa Yiğit, ismi gibi yiğit, başarılı, dürüst bir emniyet müdürüydü ama, kurulu düzene uygun değildi. Bu sebeple İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki ömrü pek uzun olmadı. Sisteme Şükrü Balcı gibi becerikli bir isim lazımdı ve isim bulundu; Ünal Erkan.
Ünal Erkan İstanbul Emniyet Müdürü olmadan önce, askeri yönetimin isteği doğrultusunda, MİT'de kaçakçılık ile ilgili olarak Güvenlik Dairesi kurulmuş ve bu daire 1 Haziran 1983'den itibaren aktif bir şekilde çalışmaya başlamıştı.
MİT, 9 Şubat 1984'de Genel Kurmay Başkanlığının isteği ve oluru ile: Babalar Operasyonu başlattı. Dündar Kılıç ve Behçet Cantürk'ün gözaltına alınması ile başlatılan operasyonda MİT Güvenlik Dairesi ile başında Atilla Aytek'in bulunduğu Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık İstihbarat ve Harekat Daire Başkanlığı çok yakın bir işbirliği içinde çalışıyordu.
MİT, Ünal Erkan'ın Ankara'nın tanınmış babalarından Kürt Ahmet ve Emlak Bankası'nı 80 milyon dolar (Yaklaşık 21 trilyon lira) dolandıran Kemal Horzum ile yakın bağlarından haberdardı. Erkan, '80 milyon doları sahte belgeler düzenleyerek cebe indirdikten sonra sırra kadem basan ve daha sonra ismi Turgut Özal'a suikast düzenliyen Kartal Demirağ olayına da karışan' Kemal Horzum'un kollayıcısı olarak biliniyordu. MİT'in "yeraltı dünyası ve Ülkücülerle yakın ilişkisi vardır" şeklindeki menfi raporuna rağmen Ünal Erkan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilmişti.
İstanbul’da 3 Eylül 1984 ila 12 Ağustos 1988 tarihleri arasında görev yapan Ünal Erkan Mehmet Ağar'ı Emniyet Müdür Muavinliğine getirdi ve Ağar 1984-88 arasında da Terör ve Asayişten sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olarak çalıştı.
İsterseniz öncelikle bu dönemde olan bazı olaylara da şöyle bir göz atalım:
24 Ekim 1984: Hasan Kurdoğlu sahte kilmiği taşıyan, Abdullah Çatlı Paris'te uyuşturucu ticareti yapmaktan dolayı tutuklandı. 27 Ekim'de Sante Ceezaevine kondu. 26 Ekim 1984'de Maliye Bakanı Vural Arıkan, Cumhuriyet tarihinde azledilen ilk bakan oldu. 02 Aralık 1984’de Genelkurmay Başkanı Org. Nurettin Ersin’in Cumhurbaşkanlığı Konseyi'ndeki yerini almak için, görevinden istifa etmesi üzerine Org. Necdet Üruğ Genelkurmay Başkanlığına getirildi. 22 Ocak 1985’de İstanbul Emniyet eski Müdürü Şükrü Balcı hakkında, ‘İrtikap ve rüşvet almak’ savıyla dava açıldı. 14 Mayıs 1985'de DYP'nin 1'nci Olağan Kongresinde Hüsamettin Cindoruk Genel Başkan'lığa seçildi. 29 Haziran 1985'de HP 1'nci Kurultayı'nda. Aydın Güven Gürkan Genel Başkanlığa getirildi. 1 Ağustos 1985'de SODEP ile HP birleşti. 14 Kasım 1985'de DSP kuruldu. Aralık 1985’de Tarık Ümit, Bebek Park Gazinosu çıkışında Dündar Kılıç'ın yönlendirdiği silahlı bir saldırı sonucu vurularak ağır yaralandı. 8 Şubat 1986'da 12 Eylül ihtilali'nden sonra ilk kez, Balıkesir'de işçi yürüyüşü yapıldı. 22 Şubat 1986'da 15 yıl aradan sonra Türk-İş miting yaptı. 4 Mayıs 1986'da MDP fesih kararı aldı. 31 Mayıs 1986'da İnönü SHP Genel Başkanı oldu. 8 Mart 1987'de Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Açıkyol köyüne yapılan PKK saldırısında 6'sı çocuk 8 kişi öldü. 8 Temmuz 1986'da Paris 10. İstinaf Mahkemesi Abdullah Çatlı'yı ateşli silahlar ve uyuşturucu maddeler ile ilgili kanunlara muhalefetten ve sahte kimlik kullanmaktan dolayı 5 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırdı. 14 Kasım 1986'da Oral Çelik, Fransa-Belçika sınırında uyuşturucu kaçakçılığından yakalandı. Üzerinde Bedri Ateş adına düzenlenmiş sahte bir pasaport çıktı. 7 Nisan 1987'de MHP davasında 5 idam 9 müebbet ve Alpaslan Türkeş’e 11 yıl hapis cezası verildi. 30 Nisan 1987'de Haluk Kırcı, Ankara Bahçelievler'de 7 TİP'linin öldürülmesi olayı ile ilgili yargılandığı Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi tarafından 7 defa idama mahkum edildi. 21 Haziran 1987'de PKK, Ömerli ilçesi'ne bağlı Pınarcık köyü'nde 16'sı çocuk, 6'sı kadın 30 kişiyi öldürdü. 7 Eylül 1987'de siyasi yasaklar kalktı. 8 Eylül 1987'de Cindoruk, DYP Genel Başkanlığı'ndan istifa etti. 16 Kasım 1987'de TKP ve TİP genel sekreterleri Nihat Sargın ve Haydar Kutlu yurda döndüler. 29 Kasım 1987'deki genel seçimde ANAP 292, SHP 99, DYP 59 milletvekilliği kazandı. 21 Aralık 1987'de Emniyet Genel Müdürü Saffet Arıkan Bedük, MİT Müsteşarılığına hitaben yazılan "MİT Raporu" ile ilgili yazıda 'Emniyet teşkilatı mensupları ile ilgili olarak hazırlanıp, yetkili yerlere gönderilen ancak Genel Müdürüğümüze gönderilmeyen, illegal olarak elde edilip tarafıma intikal edilen raporda itham edilen kişiler hakkında tahkikat açılacağından eldeki tüm delil ve belgelerin kuruluşumuza çok acele gönderilmesini arz ederim' deniliyordu. 10 Ocak 1988'de MİT, Kaçakçılık ile ilgili birimlerini kapattı.
Ünal Erkan'ın İstanbul Emniyet Müdürü, Mehmet Ağar'ın ise yardımcısı olduğu bu dönem, İstanbul’un en kanunsuz ve kontrolsüz kaldığı, İstanbul Emniyet Müdürlüğü üst düzey kadrosunun, İstanbul’da ki yer altı dünyası ile yakın ilişki içinde bulunduğu ve yeraltı dünyasının çok fazla himaye gördüğü bir dönemlerden biri olmuştur.
Kasım 1987 tarihinde yazılan MİT raporu Banker Bako ile ilgiliydi. Banker Bako lakaplı Baki Cengiz Aygün, bankalardan aldığı kredileri geri ödememiş, hatta bu kredilerin alımlarında imza yerine papatya resmi çizerek devletle alay etmişti. Yakalanıp üç yıl hapis yattıktan sonra çıkan ve kaldığı yerden kredi alımlarına devam eden Banker Bako’nun devlet içinden birileri tarafından korunduğu söylleniyordu. Şimdi bu dönemi, o tarihlerde kaleme alınan "MİT Raporu'ndan" bazı pasajlarla izliyelim:
"Ünal Erkan’ın Ahmet Turgut ve Kemal Horzum ile ilişkileri ve bunun mahiyeti hakkında kayıtlarımızda Kasım 1987 ayı içinde Haydar Koç tarafından yapılan açıklamalar paralelinde bilgiler bulunmakta olup , bu bilgiler eski tarihlerde Cumhurbaşkanlığı’na ve Başbakanlığa not olarak da sunulmuştur.
Esasen, Ünal Erkan başkanlığındaki İstanbul Emniyet Müdürlüğü üst düzey kadrosu, İstanbul’da ki yer altı dünyası ile yakın ilişki içindedir. Bu ilişkinin en büyük koordinatörü emekli cinayet masası şefi Ahmet Ateşli ve Mehmet Ağar’dır. Ahmet Ateşli 1 Kasım seçimleri için DYP’den aday olmuş, Mehmet Ağar’da aynı partiden milletvekili olmayı düşünürken bilahare bundan vazgeçmiştir. Ünal Erkan daha önce Emniyet Md. Yardımcılığı yaptığı dönemde, Mehmet Ağar ise, İkinci Şube Müdürlüğü döneminde Ateşli ile yakınlaşmışlar ve böylece polis- yeraltı ilişkileri pekleşmiştir. Ünal Erkan’ın ekibine ayak uyduramayan Kemal Yazıcıoğlu kadrodan dışlanmış ve Ankara’ya Teftiş Kurulu’na verilmiştir. Kadro dışındaki Mehmet Ağar ise Ünal Erkan’ın en yakın mesai arkadaşı haline gelmiştir.
Yüksel Kazancı isimli bir şahıs ile İstanbul Emniyet Müdürü Ünal Erkan arasındaki ilişkilerle ilgili bir ihbarda aynen şöyle denilmektedir. (İhbarı yapan şahısla temas kurulması mümkündür.) Yüksel Kazancı: Yaptığı iş; Yurtdışında otelcilik, Genelev işletmeciliği, Sancak Bar (büfe), beyaz kadın ticareti vs. ve beyaz işi. Bu konuda Hollanda Polisi’nin bilgisi var. Beyazla ilgili daha önce İstanbul’da vuracaklardı başaramadılar. Devreye müdür girdi. Durumu Şişli Emniyet Amirliği biliyor. Şu anda İstanbul’da bir fabrika açtı, müdür veya bir yakınının hissesi olduğu biliniyor. Yüksel Kazancı ve tüm çevresindeki beyaz işi yapanlar müdürle bağlantı içindeler. Geliş ve gidişlerinde müdür özel araba gönderiyor, müdür ilişkisini, tanıdığım Hollanda’daki bazı polis yetkilileri biliyor. Yüksel Kazancı, müdür İstanbul’a atandıktan sonra, tüm bağlantıları İstanbul’da yapmaktadır. İstanbul görüşmelerinin büyük bir kısmı Divan Otel’de yapılmaktadır. Müdürle bağlantıları konusunda daha geniş açıklama yapabilirim. Durumu Genel Müdür’e, Galip Bey’e, Bakan’a, gerekirse Başbakanımıza istenildiği şekilde intikal ettiririm.
Banker Bako olayının arkasındaki diğer güçler ise, İstanbul Emniyet Müdürü Ünal Erkan, Yadımcısı Mehmet Ağar, Mali Şube Müdürü Cevdet Saral ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünün diğer üst düzeydeki yöneticileridir. Banker Bako olayındaki gelişmeler ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ndeki tayinler üzerine Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde 8 Ekim 1987 akşamı geç saatte İbrahim Kılıç’ın da katıldığı bir durum değerlendirmesi ve izlenilecek strateji toplantısı yapılmış, toplantıya Dündar Kılıç‘tan para aldığı için bir ara açığa alınan polis memuru Tuncay Katırcıoğlu ile gelen İbrahim Kılıç saat 01:30'a kadar Gayrettepe’de kalmış ve bu saatte Mercedes otosu ile gitmişlerdir. Toplantı Mehmet Ağar’ın odasında yapılmıştır.
Ünal Erkan ve Mehmet Ağar’ın gizli ve önemli buluşmalarını yaptıkları Etiler Ulus Mahallesi’nde ve Kadıköy- Bostancı’da iki ev vardır. Ulus Mahallesi’deki evin parası Behçet Cantürk tarafından ödenmektedir.
Tahsin Şahinkaya’nın İstanbul Emniyet Müdür Muavini Mehmet Ağar ile yakın irtibatı olup Mehmet Ağar, adıgeçenin "terzi - elbise temizliği" dahil her nevi özel işiyle uğraşmaktadır. Tahsin Şahinkaya, Sarı Avni (Avni Musullulu - Karadurmuş), Behçet Cantürk, Dündar Kılıç, Fahrettin Aslan ile inşaat ve ihale mafyasıyla ilişkilidir. Şahinkaya ’nın bu alandaki ilişkilerine ait Ankara Sıkıyönetim 4 no.lu Mahkeme Başkanlığı’nda ifadeler , teyp tapeleri ve teyp bantları bulunmakta olup, Selahattin Delidere isimli bir silah ve uyuşturucu madde kaçakçısının konuştuğu (Diyarbakır’da) bir teyp bandında adıgeçene Sarı Avni’nin yurtdışında bir villa aldığından bahsedilmektedir.
Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar, İbrahim Aslan ve Mahmut Şahin ile yakın temas halinde olup, bu şahıslara gizli kalması icap eden soruşturma ve tahkikatlarla ilgili bilgi vermektedir. İbrahim Aslan’a ait Aslan Nakliyat, Tır taşımacılığı yapmakta 150 TIR’a sahip bulunmaktadır. İbrahim Aslan, Malatya Vali şoförlüğü sırasında uyuşturucu ve silah ticareti yapmıştır. Mahmut Şahin’e ait Şahlan Nakliyat, Deniz Ticareti ile iştigal etmektedir. Hira 1-2-3 gemileri bilinmektedir. Mehmet Ağar’ın hemşehrisi Kebapçı Set Kemal’in geçen kış Kürt İdris’in yeğeni Nihat’ı vurma hadisesi ile Kemal’in ağabeysi Kenan’ın 1 kişiyi öldürme hadisesi İstanbul Polisince kapatılmıştır.
Mehmet Ağar, Nihat Camadan, Ziver Öktem ve ....gayrimeşru paraları Mehmet Ağar’ın dayısı Yılmaz Akçadağ ve ortağı Ekrem Gocay’a verilmekte, bu şahıslar da paraları büyük iş adamlarına vererek faiz almaktadırlar. Perşembe pazarında otomobil yıkayıcılığı yaparken kısa zamanda demir ticareti ve faizcilikle milyarder olan Ekrem Gocay ve ortağı Yılmaz Akçadağ’ın Kabataş Set üstünde yazıhaneleri vardır. Mehmet Ağar’a ait 18 adet ev ve arsa tapusu, dayısı Yılmaz Akçadağ’ın boşanmış olan eşi Şükran Akçadağ’ın üzerindedir. Dayısının eski eşi bu tapuların üzerinde gözükmesinden rahatsızdır. Mehmet Ağar’ın yurtdışı bazı bağlantılarını özellikle Arap Ülkelerinde dansözlük yapan dostu Yonca Yücel yürütmektedir. Yonca Yücel’in İstanbul Adresi: Teşvikiye Cad. 66/8 Celal Apt. olup, telefonu…….dır. Mehmet Ağar Ankara’ya geldiğinde Yonca Yücel ile ……telefonla görüşerek, konsomatris Nur’un evinde buluşmakta ve kalmaktadır.
Turan Çevik, 3 yıl kadar önce Mehmet Ağar’a 5 milyon değerinde bir saat, Lunaparkçı Osman Kavran 86 Yılbaşında 5 adet beşi bir yerde ve Aşçıoğlu grubunun adamı, kaçakçı ve kuyumcu Cavit’de Mehmet Ağar’ın eşi Emel’e bir Reno 5 almıştır. Mehmet Ağar’ın Turan Çevik, Burak Sağman ve bazı bürokratlarla ortak hayali ihracat işleri vardır. Mehmet Ağar’ın bu işlerini Ankara’ya sık sık gidip gelen şoförü Polis Memuru Necdet takip etmektedir. Necdet’in hakkındaki söylentilerin açığa çıkması karşısında yakın tarihte polislikten ayrıldığı ve Ayvalık’ta Belediye’ye ait 160 yataklı bir oteli kiraladığı belirtilmektedir. Turan Çevik, Burak Sağman, bazı bürokratlar ve Artist Nazan Şoray, 1986 sonlarında Ankara Başkent Gazinosu’nda birlikte görülmüşler, bunu takip eden günlerde Burak Sağman’ın yönetim kurulu başkanı olduğu Atlas A.Ş.’nin Antalya’da bir gemide yakalanan 80 milyarlık hayali ihracat olayı meydana çıkmıştır. Olayın kapanması için Mehmet Ağar ve Turan Çevik’e yakın bir Devlet Bakanı teşebbüslerde bulunmuştur. Mehmet Ağar, İstanbul’da …..nolu telefonda bulunan Pınar isimli bir kadını Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çok üst rütbede bir kişiye sürmüş ve bu şahsın Pınar ile olan ilişkileri ve fotoğrafları İstanbul Emniyeti’nce şantaj olarak kullanılmıştır. 5 ağustos 1985 tarihinde Milano’da Bülent Gökben, Mehmet Serdar Alpan, Fikri Pahparoğlu, Fahrettin Özdemir isimli şahıslar 10 kilo 230 gram eroinle yakalanmışlardır. İtalya Polisi, yakalananların üzerinde bulunan telefon numaraları meyanında İstanbul….ve …..telefonlarını vermişlerdir. Kaçakçılık Daire Başkanlığı, bu telefonların nerelere ait olduğunu İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden sormuş, İstanbul Emniyet Müdürlüğü ise genel bir cevap ile olayı geçiştirmiştir. Esasında her iki telefon da İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mehmet Ağar’ın makam telefonlarıdır. (Sirkeci ve Gayrettepe’deki). Mehmet Ağar’ı bu telefonlardan arayanlardan bir diğer şahıs ise Londra…. nolu telefonda bulunan Halil Peril’dir. Kulüpçülük ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan Halil Peril, Kıbrıs’ta Con Aziz adıyla bilinen yeraltı dünyasına mensup Aziz Mehmet Kent’in adamıdır ve Of’lu Osman (Osman Cevahiroğlu) ile irtibatlıdır.
Kamu kesiminde birçok kişinin tanıdığı Terzi Mualla, 3 yıldan beri Dündar Kılıç’ın dostu (gayrimeşru karısı) ile birlikte ortak konfeksiyon işi yapmaktadır. Terzi Mualla’nın aktör Kadir İnanır’la (Karadeniz’li) uzun zamandan beri beraber yaşayan kızı Canan Özbek’in Dündar Kılıç’ın kızı ve damadı Uğur (Her ikisi de Uğur) ile yakın ilişkileri mevcuttur. Yeraltı dünyası, Terzi Mualla ve Canan kanalıyla bazı ilişkiler kurmak çabalarındadırlar. Terzi Mualla ve Canan’la, Emniyet Müdür Muavini Mehmet Ağar da yakın ilişki içindedir. Yeni Mali Şube Müdürü Orhan Uzeller, daha önce Behçet Cantürk’ten rüşvet almaktan soruşturma geçirmiştir. Elazığ’lı olan Orhan Uzeller’i, hemşehrisi Mehmet Ağar ve Emniyet Müdürü Ünal Erkan müffetişlere karşı himaye etmişler ve aklanmasını sağlamışlardır. O. Uzeller, Ş. Balcı leyhinde tanıklık yapmıştır.
Bir zamanlar İstanbul’da Şişli’de Günaydın Apartmanı’ndaki “Randevucu Mükü’ye “ ait evde sermaye olarak çalışan Gülser Bayer (Gül-Gülser Hastan) kendisini N. Üruğ’un yeğeni olarak tanıtmaktadır (Dayısı). Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan Sedat Bayer isimli şahısla evlenen ve Londra’da…… telefonlu 10 Casterbridge Abbey Rood, NW 6 London adresinde oturan ve bilahare kocasından ayrılan Gülser’in bütün yeraltı dünyası ile ilişkisi mevcuttur. G. Bayer, N. Üruğ’un Genelkurmay Başkanı olduğu devrelerde Ankara’ya gelmiş ve N. Üruğ ile telefonla konuştuktan sonra evine ziyaretine gitmiştir. G. Bayer’in annesi İzmir’de oturmakta ve telefonu……dur. G. Bayer, İstanbul’da Ahmet Ateşli’nin basın toplantısı yaptığı Suadiye Oteli’nde kalmaktadır."
Kapatılan cinayetler, yeraltı dünyası ile banka dolandırıcılarıyla, genelev patronlarıyla, üç kağıtçı bankerlerle dostluklar, eroin kaçakçıları ile ilişkiler, mafya tarafından parası ödenen evler, hediye saatler, altınlar, otomobiller, hayali ihracaat, rüşvet, kadın sürme, şantaj, devlet büyüklerinin ayak işleri, tahkikat ve soruşturmaları haber verme, gece klüpleri, kebapçılar, kumarhaneler, dansözler, homoseksüeller ve saire, ve saire...
Mehmet Ağar'ın "Papatya Bürokratlığı" da bu devrede başlamıştı. O devletin en üst makamlarına tırmanan süratli yükselişi gerçekleştirmek için kime ve nasıl hizmet vermesi gerektiğini iyi biliyordu. Bir yandan konsey üyesi Tahsin Şahinkaya’nın terzi, elbise, ayakkabı işleriyle uğraşırken diğer yandan Başbakanı'ın eşi Semra Özal ve kızı Zeynep Özal'a da özel hizmet vermeyi aksattırmıyordu.
İstanbul gece klüplerinin hızlı müdavimi olan Semra ve Zeynep Özal'ı Mehmet Ağar hiç ihmal etmiyor, yalnız bırakmıyordu. Kendi olmadığında şöförlerinden polis memuru Necdet bu refakat görevini yerine getiriyordu. Ağar, onların gece klüplerinde çekilen biçimsiz fotoğraflarını polis zoruyla aldırıyor, bir yandan onları korumuş olurken diğer yandan özel arşivini zenginleştiriyordu. Zaten Zeynep Özal'ın yanına seçkin korumalar vermişti ve onlar kanalıyla Zeynep'in her attığı adımdan haberi oluyordu. Koruma vererek insanları kontrol altında tutma yöntemi Mehmet Ağar tarafından geliştirilmiş bir metottu ve birçok başka olayda da başarılı bir şekilde kullanıldı.
Ağar'ın kazanmak istediği kişiler için kullandığı diğer bir yöntem ise "kadın sürme" yöntemiydi. MİT raporunda da belirtildiği gibi bu yöntemin Pınar isimli bir kadın vasıtasıyla zamanın Emniyet Genel Müdürü’ne uygulandığı rapor edilmişti. Hatırlanacağı üzere bu yöntemle 1980'den öncesi yıllarda şarkıcı Aynur Aydan vasıtası ile zamanın İçişleri Bakanı bakanlıktan düşürülmüştü. Yaygın olan diğer bir söylenti ise zamanın Cumhurbaşkanı müşaviri ve Evren'in damadı Erkan Gürvit ile ilgiliydi. Onun da İstanbul Şişli'de Site sinemasının bulunduğu binadaki bir güvenli dairede bu operasyona tabi tutulduğu ve işlemden sonra Mehmet Ağar'ın en koyu hamisi haline geldiği belirtiliyordu. Tabiatıyla bu yöntemde ilişki dökümante ediliyor ve gerektiğinde kullanıyordu.
Diğer yöntem ise yeraltı dünyasının illegal gücünü elde etmede kullanılıyordu. Bu basit fakat etkili yöntem sabıkalı mafya üyelerine yasalara aykırı bir biçimde silah ruhsatı verilmesiydi. Yeraltı dünyası için bundan daha iyi bir hediye olamazdı. Nitekim ilerideki yıllarda Mehmet Ağar döneminde mafya üyelerine verilen ruhsat sayısının 2 binden fazla olduğu ve bunlardan 400 silahın dosyasının kaybolduğu müfettiş raporlarıyla ortaya çıktı.
Mülkiyede arkadaşlarının pike adını taktığı Ağar bu yöntemlerle, emniyet tarihinde rekor kıracak şekilde basamakları hızla çıktı. Onun kadar hızlı olmasa da Ünal Erkan, Cevdet Saral, Nihat Camadan gibi bu koalisyonun ortağı polisler de layik olmadıkları makamlara yükseldiler. Onların bulunduğu her yerde rüşvet, yolsuzluk, kanunsuzluk kol gezdi.
İşte karanlıklar içinden devletin en üst makamlarına tırmanan Mehmet Ağar ve diğerlerinin bir ibret vesikası olan tatsız hikayesi..
Ama daha bitmedi... (Devam Edecek)
|
| |
|